3 Haziran 2009 Çarşamba

Bebe Biskuvisi


10 yemek kasigi un (beyaz un gluten alerjisi yapabileceginden tam arpa - tam cavdar unu karisik kullaniyorum)


100 gr. oda sicakliginda tereyagi


1 cay bardagi pekmez (uzum, elma ve armut pekmezlerini karisik olarak koyuyorum)



Tum malzemeler yogurulur. 1 - 1,5 parmak kalinliginda acilir (ince acilirsa pistiginde sert olur).
Kalip veya bir cay bardaginin agzi ile kesilerek yagli kagit serilmis tepsiye dizilir.
170 derecede 10 dakika pisirilir.
Pisen kurabiyeler firindan hemen cikartilir. Sicak firinda durdukca kurabiyeler sertlesiyor.


Buzdolabinda 15 gun saklanabilir.

30 Nisan 2009 Perşembe

Bebek Ekmeği


Kilo alması bana ve doktoruna göre biraz yavaş seyreden bebişimin mamalarına, karbonhidrat olması açısından son 1,5 aydır ufalanmış ekmek içi ekliyorum. Doktorumuz, beyaz unun, içerdiği gluten nedeniyle şimdilik sakıncalı olduğunu söyledi. Besleyici olması ve ayrıca kabızlığı önlemesi nedeniyle yulaf ununu tavsiye etti. Ben de ekmeği yulaf unuyla hazırladım. Ancak markette % 100 yulaf unu olan bir marka bulamadık. Bu nedenle yulaflı tam buğday unu aldık. İçinde, çok faydalı olduğunu bildiğim ruşeym de var. Gene de, tamamen yulaf unu içeren bir marka biliyorsanız paylaşır mısınız?


Malzemeler (pişirme kabına girme sırasına göre)


1 cup su
1/8 cup zeytinyağı
2 + 1/3 cup yulaflı tam un
1/3 cup mısır unu
1/3 cup irmik
1 + ½ TSP kuru maya (çay kaşığı)


Su ve zeytinyağı kaba dökülür. Ayrı bir kapta yulaflı un, mısır unu ve irmik karıştırılır. Bir kaşık yardımıyla sıvı karışımının üzerine serpilir. Kuru maya da eklenerek pişirilir. Benim makinam, her hangi bir ayar yapılmadığı zaman orta renkli kabukta pişiriyor. Bizim yediğimiz ekmekler için bu gayet güzel. Ancak bebek ekmeğinde, sanırım tam un olması nedeniyle bu ayarda çok sert bir kabuk çıkıyor. Bu nedenle pişirmeye başlamadan önce kabuk ayarını en düşüğe getirmekte fayda var.


Pişen ekmeği soğuduktan sonra dilimliyoruz. Kabuk kısımlarını ayırarak içini ufalıyoruz. Mamalarına eklemek üzere bir buzdolabı poşetine koyuyoruz. Bebeğinizin iştah durumu ve yeme kapasitesine göre, benim yaptığım gibi bu ekmek içini 2’ye bölerek yarısını derin dondurucuda saklayabilirsiniz. Artan ekmek kabukları, çorbalara harikulade “kıtır” oluyor (yani “kruton” :))

Bu ekmekte tuz ve şeker yok. Her ne kadar bebeğin yemeklerine ufacık bir çimdik atılmasını öneren kişilerle karşılaştımsa da, ilk 1 yıl için hiç tuz kullanılmamasını söyleyen çok daha fazla sayıda Internet sayfası, kitap ve blog okudum. Siz ne düşünüyorsunuz?

29 Nisan 2009 Çarşamba

Kaymaklı Turp Salatası

Eşimin çok sevdiği bir "suyun öte yanı" tarifi..


½ kg turp (tercihen siyah turp, ama yoksa kırmızı ile de güzel oluyor)
3 yemek kaşığı kaymak (oralarin yazımıyla, kajmak)
3 yemek kaşığı yoğurt
300 gr beyaz peynir
1 çorba kaşığı tuz


Turplar soyulur. Rendelenir. (Pratik olması açısından robottan geçirilebilir ancak o zaman tup çok minik parçalara bölündüğü için tatları biraz kayboluyor)


Turp rendesi, bir kaba alınarak tuzla ovulur. Yarım saat beklenir. Böylece acısının gitmesi sağlanır. Arım saat sonunda yıkanarak süzülür. Kaymak, yoğurt ve ufalanmış beyaz peynir ile karıştırılarak servis tabağına alınır.


Afiyet olsun..


27 Nisan 2009 Pazartesi

Ketçap & Fesleğenli Ekmek

Ekmek çalışmalarına devam ediyorum. Makinada ekmek yapmak hem çok kolay, hem de dışarıdan almaya göre çok sağlıklı. Marketlerde satılmayan ancak yemek istediğiniz çeşitleri yapmak açısından da ideal!

Malzemeler (pişirme kabına eklenme sırasına göre)

1 cup su
1/8 cup ketçap
2 cup un
1 TSP tuz (çay kaşığı)
1/2 TSP şeker (çay kaşığı)
4 TSP kuru fesleğen (çay kaşığı)
1 cup un
1 + ½ TSP kuru maya (çay kaşığı)


Öncelikle suyu, ufak bir kaseye döküyoruz. Üzerine, cup’a dökerek miktarını ayarladığımız ketçabı ekleyerek iyice karıştırıyoruz. Böylece ketçabın, ekmek içinde topak topak kalmasını engelliyoruz. Bu karışımı ölçme kabına alıyoruz. Üzerine 2 cup unu, her zaman olduğu gibi sıvının her tarafını kapatacak şekilde bir kaşıkla serperek döküyoruz. Tuz, şeker ve kuru fesleğen karışımını serpiyoruz. Üstüne tekrar kaşıkla un serpiyoruz. En üste de maya. Karışımın içindeki şeker oranının her zamankinden az olmasının sebebi, ketçabın içindeki şeker miktarı. Bunu hatırlattığın için teşekkür ederim canım ablam! Keşke seninle biraraya gelip muhteşem kahvaltı soframızda yiyebilsek bu nefis ekmeği..



16 Nisan 2009 Perşembe

Lor Peyniri


Börek yapmaya karar verip kolları sıvadınız. Yufkalar tepsiye serildi, yağlandı. Ama o da ne, evde peynir yok!! Hımm, bir bakalım, evde süt var mı? Evet, varmış.. O halde kendi peynirimizi hemen yapıyoruzzz


1 lt süt
2 yemek kaşığı sirke
Tülbent


Sütü bir tenceye alıp altını yüksek ateşte yakıyoruz. İyice kaynayınca sirkemizi ilave edip karıştırıyoruz. Süt hemen kesiliyor. Tencerenin altını kapatıyoruz. Bu şekilde süt soğuyana kadar bekletiyoruz.


Derin bir kabın üzerine bir süzgeç, süzgeçin üzerine de tülbent yerleştiriyoruz. Kesilmiş ve içinde topaklar oluşmuş sütü bu süzgeçten geçiriyoruz. Tülbenti iyice sıkarak suyunun alttaki kaba akmasını sağlıyoruz. İstenirse katı bir peynir için suyunun iyice akmasını bekleyebiliriz. Tülbentin içindeki bu yamuk yumuk beyaz şey, bizim lezzetli lor peynirimiz oluyor. Evet, 1 litre sütten çıka çıka 2 yumruk kadar bir şey çıkıyor, ama gayet sağlıklı ve lezzetli. Hemen dereotu, maydanoz veya patates, havuçla bir iç hazırlayıp doğru böreğin içine!

Kahvaltıda yemek isteseniz peynirimizin ömrü 1 hafta. Zaten bu kadar ufak miktar -eğer bizdeki gibi 6 aylık bir bebek değilseniz :) 1 haftaya hayli hayli biter.

Eee, kalan su? Aman atmayın! Neler yapabiliriz? Öncelikle çorba. Sonra, böreğin üzerine dökmek için süt harcına eklenebilir. Bu durumda süt miktarını azaltmakta fayda var. Ekmek yapılabilir. Denedim, gayet lezzetli oluyor. Veya bebeğiniz varsa buz küplerinde dondurup her gün bir küp, mamasına katabilirsiniz. Veya bu suyu direkt lıkır lıkır içebilirsiniz :) Yurtdışında aynı bizdeki ayran gibi plastik şişelerde peynir altı suyu satılıyor ve insanlar alıp bir güzel kafaya dikiyorlar..

15 Nisan 2009 Çarşamba

Kremalı Kabak



Hafif, lezzetli.. Kabağı sevmeyen eşime bile kendini beğendirmiş yemek.. Özellikle davet sofralarında ortaya konarak et yemeklerinin yanına zarif bir sunum olacağını düşünüyorum. Krema ve beyaz peynir karışımı, piştiğinde çok lezzetli, yumuşak bir püre halini alıyor, daha da yiyesi geliyor insanın. Neyse ki kalorisi yüksek bir yemek değil :)


1 kg kabak
2 yumurta
1 paket (200 ml) krema
100 gr beyaz peynir
Dereotu
Tuz, karabiber


Kabakların kabukları kazınır. Yıkanıp tuzlu suda hafif yumuşayana kadar haşlanır. Soğuduktan sonra uzunlamasına 2’ye kesilir. Sonra bu parçalar da uzunlamasına kesilir. Böylece bir kabaktan 4 uzun dilim elde eilir. Bu dilimler yağlanmış bir tepsiye sık olarak yerleştirilir.


Bir kapta 2 yumurta iyice çırpılır. Krema ilave edilerek tekrar çırpılır. Ufalanmış beyaz peynir, dereotu, karabiber ve peyniriniz tuzlu ise çok az olmak üzere tuz ilave edilir. Karıştırılır. Bir kepçe yardımıyla kabakların üzerine dökülür.


150 dereceye ısıtılmış fırında kabakların üzeri hafif pembeleşinceye kadar, yaklaşık yarım saat pişirilir. Hemen servis yapılır.


Afiyet olsun..

14 Nisan 2009 Salı

Dondurulmuş Sebze / Meyve Püreleri

Bebeğin ek gıdalara geçmesi ile birlikte hayatıma “mama” kavramı da girdi. İlk başlarda her gün için mama hazırlıyordum. Ancak bebek henüz çok çok az miktarda yiyor. (her öğünde 1-2 tatlı kaşığı ve bunu yemesi de ne kadar uzun sürüyor, aman Allah’ım!) Her gün için azar azar mama hazırlamakla bütün bir yemek yapmak arasında hiç emek farkı yok. Bekleyen yemeklerin bayatlaması, bozulması da cabası. Bu nedenle, kitaplarda ve Pratik Annem Burcu’da okuduğum öneriyi uygulamaya karar verdim. Sebzelerin her birinden 1-2 adet haşlayıp ya da buharda pişirip püre haline getiriyorum. Sonra o gün yenecek kadarını ayırıp kalanını buz kalıbına dolduruyorum. Donduktan sonra bir buzdolabı poşetine koyup üzerine etiket yapıştırıyorum. Böylece poşetin içinde ne olduğu ve hangi tarihte pişrildiği kolayca bilinebiliyor. Sonra bu poşetler haydi derin dondurucuya! Kitaplardan okuduğuma göre bu şekilde 2 aya kadar saklanabiliyormuş yemekler. Bu nedenle gene de çok fazla miktarlarda saklamaya gerek yok. Bir çok sebze olunca 6 aylık bebekte hepsine sıra gelmesi uzun sürebiliyor. Ben bu şekilde ayrıca kemik suyu, peynir altı suyu, sebze çorbası ve tarhana çorbası da sakladım. Her gün öğününe sebze pürelerinin yanısıra bunlardan da ekleyebiliyorum. Peynir altı suyu, yaptığım lor peynirden arta kalan su. Lor peyniri de ayrıca anlatacağım.


Çok pratik olan bu yöntemle meyve püresi de donduruyorum. Bebk henüz bir bütün meyve yiyemediği için yarım elma, yarım armut, bir sonraki gün yenmek üzere saklanabiliyor. Bozulması ihtimali yüksek olan meyveler için özellikle kullanılması gereken bir yöntem. Mesela muz için yapılabilir. Meyve pürelerinin sadece bebek maması için kullanılması da gerekmiyor. Dondurulup saklanan bu küpler ile istendiğinde meyvalı yoğurtlar, dondurmalar yapılabilir, bir gece önceden buzdolabına indirilerek yumuşatılmak suretiyle kek karışımlarına eklenebilir. Mevsimi olmayan meyvelerin kullanılması için ideal. Aynı şekilde sebze püreleri de aile için hazırlanacak yemekler, çorbalar için kullanılabilir. Kısacası çok alıştığım bu rengarenk küplerden mama dönemi sonrasında da faydalanmayı düşünüyorum!




Pratik Annem'de ilgili sayfanın linki:

28 Mart 2009 Cumartesi

Erzurum Ketesi-Annemin Tarifi


Anne tarafından Erzurumlu olunca bu lezzeti bilmemek imkansız.. Çocukluğumdaki tat son günlerde başıma vurunca “keteeeee keteeeee” diye dolaşır olmuştum. Sağolsun annem imdadıma yetişti :)

Malzemeler

Hamuru için

1 yumurta
1 yumurta sarısı
1 çay bardağı süt
½ küp yaş maya
Tuz
Aldığı kadar un
1 çay kaşığı şeker

Serpmek için

4 yemek kaşığı tereyağı

İçi için

1 çay bardağı zeytinyağı
3 su bardağı un
1 su bardağı ceviz (dişe gelecek şekilde dövülmüş)

Bir kasenin 2/3’üne ılık su doldurulur. Şeker eklenerek karıştırılır. Yaş maya bu suda eritilir.

Maya kabardıktan sonra hamurun tüm malzemeleri ile yoğurulur. Yumruk büyüklüğünde bezelere ayrılır. Yarım saat dinlendirilir.

Bu arada iç malzemesi hazırlanır. Bunun için, 1 çay bardağı zeytinyağı ile 3 su bardağı un kavurulur.Tuz atılır. Ocağın altı kapatılarak ceviz eklenir, karıştırılır.

Unlu bir zeminde bezeler ince yufkalar halinde açılır. İçine eritilmiş tereyağı serpilir. Bolca iç malzeme serpilir. Yufkalar ikiye kesilir. Rulo halinde sarılır. Sonra bu rulolar kendi etrafında döndürülerek sarmal hale getirilir. Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizilir.

Üzerlerine yumurta sarısı sürülür. 170 dereceye ısıtılmış fırında yaklaşık 20 dakika pişirilir. (Annemden not: Yumurta sarısına biraz zeytinyağı ve su konarak karıştırılırsa keteler daha parlak olurmuş. Bu aslında yumurta sarısı sürülen tüm hamur işleri için geçerliymiş)

Afiyet olsun. .

YaşpastaM


Eşimin doğumgünü için hazırladığım, yapımı uzuuun ve emekli, ancak görüntüsüyle özel ve tadıyla hazır olanları aratmayan yaşpastamız..

Sizlere de fikir vermesi için yazıyorum. Eşimin başharfine göre hazırladığım için biraz büyük bir pasta oldu. Siz isterseniz sadece dikdörtgen bir tane hazırlar veya başka türlü şekil verebilirsiniz.

Benim ölçüm şöyle:

Pasta için

3 tane hazır, dikdörtgen kek (mutlaka çikolata kaplı olanlardan olacak. İçi kakaolu veya çilekli olanlar var. Ben kakaolu olanları seçtim)
1 paket sade krem şanti
1 paket kakolu krem şanti
200 gr antep fıstığı
2 paket 80 gr çikolata
2,5 çay bardağı süt
100 gr antep fıstığı içi

Kalpler için

1/4 paket pötibör bisküvi
2 yemek kaşığı vişne suyu
1 yemek kaşığı margarin (oda sıcaklığında)
4 tatlı kaşığı çilek reçeli

Taban için

80 gr.lık 1 paket sade gofret

Pötibör bisküvileri robotta, un haline gelene kadar çekiyoruz. Bir kaba alarak margarin ve vişne suyu ile karıştırıyoruz. İster elimizle şekil vererek, istersek yuvarlak açıp kalıp ile şekiller keserek kalpler hazırlıyoruz. Bir tabağa dizerek katılaşması için buzdolabına kaldırıyoruz. Ben ayrıca bu hamurdan, eşimin yaşı olan 36 rakamlarını hazırladım. Gerçi 6 rakamı daha çok G harfine benzedi ama olsun :)

Sade krem şantiyi, 1,5 çay bardağı süt ile, yoğun bir kıvama gelene kadar çırpıyoruz. Soğuması için buzdolabına kaldırıyoruz. (İçine daha sonra diğer malzemeleri ekleyeceğimiz için derin bir kap olmasında yarar var)

Ayrı bir kapta kakaolu krem şantiyi, 1 çay bardağı süt ile çırpıyoruz. Bununla kekin dışını sıvayacağımız için gayet yoğun bir kıvamda olması gerekiyor.

Çikolatayı ufak parçalara bölüyoruz.

Bisküviden kalpleri buzdolabından çıkartarak her birinin üzerine 1 tatlı kaşığı çilek reçeli sürüyoruz. Böylece renkleri hafif kırmızı olacak. Bu haliyle soğuması için tekrar buzdolabına kaldırıyoruz.

Keklerden bir tanesini 2’ye kesiyoruz. M harfinin ortadaki parçalarını oluşturması için paralel kenar şeklinde kesmemiz gerek. Şu anda elimizde 2 tam ve 2 yarım parça bulunuyor.

Tüm keklerin üstünü, kapak olacak şekilde keserek çıkartıyoruz. Bir tatlı kaşığı yardımıyla keklerin içini oyuyoruz. Burada çok dikkatli olmamız gerekiyor. Kekin içini fazlaca oyalım derken delmemiz işten bile değil. Bu yüzden tedbirli davranarak kenarlarda ve tabanda bir miktar kek bırakmakta fayda var.

Sade krem şantiyi buzdolabından çıkartarak çıkan kekin yarısı ile karıştırıyoruz. Tamamı ile karıştırırsak keki kapatmamız hayli güç olur :) Bu karışıma, çikolata parçalarının yarısı ile antep fıstığının tamamını ekliyoruz. Dileyen, pastanın üstünü süslemek için biraz antep fıstığı ayırabilir.

Elde ettiğimiz bu yoğun ve gayet lezzetli karışım, pastamızın içi olacak. Bunu dikkatlice, boş bir dikdörtgen kap görünümüne benzeyen keklere dolduruyoruz. Kenara ayırdığımız kapaklarla üzerlerini dikkatlice kapatıyoruz. Şu anda dışarıdan bakıldığında, marketten aldığımız hallerinden hiç bir farkı olmayan kekler bulunuyor.


Kekleri, M harfi olacak şekilde servis tepsisine düzgünce yerleştiriyoruz.


Büyük bir tencerenin içine su dolduruyoruz. İçine, tencereye sığacak büyüklükte başka bir tencere yerleştiriyoruz. Su kaynayınca, küçük tencerede kalan çikolata parçalarımızı eritiyoruz. Benmari usulü denilen bu yöntemde, çikolatanın içine hiç bir şekilde su sıçramaması lazım.


Çikolatalar iyice eriyince, ocağın altını kapatıyoruz. Dolaptaki kakaolu krem şantiyi çıkartarak tencereye ekliyoruz. İyice karıştırıyoruz. Pasta kremamız hazır. Şimdi bu kremayı alarak tercihen bir spatula ile kekin her tarafına dikkatlice yayıyoruz. Özellikle keklerin birleşme yerlerinde dikkatli olmak lazım. Kekleri keserken yaptığımız hatalar, iyi bir sıvama ile gayet güzel kapatılabiliyor :)


Sade gofreti elimizle ufak parçalara ayırıyoruz. Keke yapışmamasına dikkat ederek, tepsinin her tarafına bu parçalardan serpiyoruz.


Bisküvi kalplerimizi dolaptan çıkartarak tepsinin 4 köşesine, yuvarlak kısımları köşelere bakacak şekilde yerleştiriyoruz.


Sürpriz anında pastayı getitrken, bu kalplerin üzerine mumlar dikerek başlıyoruz o güzel şarkıyı söylemeye:


İyi ki doğdun!! İyi ki doğdun!!


Yapımız biraz uzun ve zahmetli olsa da inanın değiyor.


Afiyet olsun..










Sıvı Sabun


Annemin deyimiyle “kapalı ekonomiye geçtiğimin” göstergesi.. Ancak dışarıda satılan sıvı sabunların ne kadar zararlı olduğunu okuyunca ve evde yapmanın bu kadar kolay olduğunu bilince dışarıdan bir daha niye alayım! Ana malzeme sabun. Bir dahaki sefer onu da kendim yapabilirsem tam kapalı ekonomi uygulamış olacağım :)

Malzemeler

1 kalıp sabun (benim tercihim zeytinyağlı sabun oldu. Ama farklı aromalı sabunlar, veya bebe sabunları kullanılabilir)
1 yemek kaşığı bal (evet bal..)
1 çorba kaşığı gliserin (eczanelerde satılıyor)
Su


Sabun, derin bir kaba iyice rendelenir. Bu, erimesi için gerekli. Bir su bardağı, iyice kaynamış su üzerine dökerek iyice karıştırılır.. Daha sonra, ½ bardak, gene çok sıcak su ekleyip karıştırılır. Bal ve gliserini ekleyip karıştırmaya devam edilir. 3 su bardağı gene sıcak su da azar azar dökülerek, karışım kremamsı bir kıvama gelene kadar karıştırmaya devam edilir. Bir huni yardımıyla 1-1,5 litrelik bir şişeye dökerek bekletilir. Arada bir çalkalayarak 1 saat kadar dinlendirilir. Karışımım, ilk başta bayağı sulu oldu. Şehirlerarası benzincilerin tuvaletlerinde bulunan sulandırılmış adi sıvı sabunlar gibi olacak diye pek korktum ama karışım bekledikçe katılaşıyor :)

Sabunumuz artık kullanılmaya hazırdır. Pompalı bir sıvı sabun kabına konarak gönül rahatlığıyla kullanılır. İçinde bal ve gliserin olduğundan elleri yumuşacık yapıyor.

Tarifin orjinali ve buraya alarak direkt kopyacı olmak istemediğim için farklı aroma önerilerine aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz


Çikolatalı ve Fındıklı Toplar


Basit ve çok lezzetli bir tatlı. Çayın yanına bir tane, aman daha fazla değil :)

200 gr çikolatalı fındık ezmesi (bakınız tarifim http://cayvekurabiye.blogspot.com/2009/02/fndk-ezmesi.html)
1 paket pötibör bisküvi
1/8 paket margarin
Hindisten cevizi

Pötibör bisküvi robotta çekilir. Fıstık ezmesi, rahat karıştırılması için benmari usulü ısıtlır. Oda sıcaklığındaki margarin ve bisküvi ile karıştırılarak yuvarlanır. Hindistan cevizi serpilerek servis yapılır.

Çok pratik bir lezzet. Fındık ezmesinde olduğundan şeker eklemiyoruz. İçinde çikolata olduğundan, bekledikçe katılaşıyor. Kağıttan minik kaplara birer birer konarak misafirlere trüf çikolata gibi ikram edilebilir.

Fırında Baharatlı Patates


Kızartmaya göre daha hafif ve bence kesinlikle daha lezzeti olan, patatesin baharatlarla mükemmel uyumu (Yemekteyiz programı dış ses konuşuyor :))

6 iri patates
4 yemek kaşığı zeytinyağı (daha kıtır isteseniz 2 kaşığa kadar indirebilirsiniz veya daha gevrek bir tat için patates başına 1 yemek kaşığı hesaplayın)
1 tatlı kaşığı kekik
1 tatlı kaşığı biberiye (benim için olmazsa olmaz)
1 çay kaşığı kırmızıbiber
1 tatlı kaşığı kuru fesleğen
Çay kaşığının ucuyla karabiber
İsterseniz 1 çay kaşığı sarımsak tozu (ben ekliyorum)

Patatesler iyice yıkanır. Kabuklarını soymayacağımız için, uygun bir fırçanız varsa fırçalamanızı tavsiye ederim ki varsa toprağı falan kalmasın. Elma dilimi şeklinde bölünür. Biraz iri olsun ki fırında piştiğinde büzüleceklerinden çok küçülmesinler. Bir kapta, yukarıdaki malzemeler ile karıştırılır. Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yayılarak 200 derecede, üzerleri kızarana kadar pişirilir.

Çıktıktan sonra tuzlanır ve afiyetle yenir..

Evde Lavaş



Tarif, daha önce de bahsettiğim, Şef Deniz’in sitesinden. Bir akşam eşim gelmeden hazırladım, tarifte istenen dibi kalın tavam olmadığı için hiç umudum olmamasına rağmen gerçekten puf puf lavaşlarım oldu!

Ben ¼ ölçü kullandım. Benim ölçümle 3 tane lavaş çıktı ama buraya tam ölçüyü yazayım:

2 su bardağı yoğurt
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
2 yemek kaşığı sızma zeytinyağı
1 yumurta (ben yumurta koymadım)
3 diş dövülmüş sarımsak
Aldığı kadar un
Tuz
1 tatlı kaşığı karabiber

Yoğurt çırpılır. Ayran tuzluluğuna gelene kadar tuz eklenir. Kabartma tozu, yumurta, sarımsak, karabiber eklenir. Un konup kulak memesi kıvamında bir hamur yoğurulur. 30 dakika dinlendirilir.

Dibi kalın, ağır bir tava ters şekilde fırına konur. (Benim böyle bir tavam olmadığından ve mevcut tavalarımın sapı plastik olduğu için erimelerinden korktuğumdan resimde görülen yayvan güveç kabımı ters çevirerek kullandım) Fırın, en yüksek sıcaklığa getirilir (ben 250 dereceye ayarladım) Cevizden biraz büyük parçalar kopartılarak elde incecik açılır. Tepsiye yayılır. Kabarıp yer yer kahverengileşince ters çevrilir. Bu yüzü de kızarınca hemen servis edilir.

Afiyet olsun..


Orjinal tarif de burada:

http://www.thedeniz.com/thedeniz/Son_Eklenen_Tarifler/Entries/2008/9/14_Evde_Lavas.html

Ev Yapımı Tuzot

Hayatımıza son 1-2 yıldır giren ve yemeklerimize anında lezzet katmasıyla vazgeçemediğimiz tuzot’lardan, monosodyum glutamat içermesi nedeniyle bir süredir uzak duruyordum. Eşimin memleketinde bizden çok uzun süredir mutfağa girmiş olan, dolayısıyla damağında alışkanlık yapmış olan bu katkı maddesi için arayıştaydım ne zamandır. Ta ki üye olduğum bir yemek grubuna sevgili Mine’den gelen tarife kadar. Ana fikir, sebzelerin robottan geçirilerek fırında uzun süre kurutulması, sonra tekrar robottan geçirilmesi. Tabii ya! İşte bu! Tarifte, belli malzemeler kullanılmıştı ama ben, dolabımdaki tüm sebzeleri ekledim. Ha bu arada, ben tuz koymadım! Bu karışımı bebişimin mamalarına da koymak istiyorum çünkü. Yani tuzsuz bir tuzot yapmış oldum :)

Malzemeler

2 havuç
2 domates
100 gr şalgam
1 kabak
100 gr bezelye
100 gr taze fasulye
100 gr brokoli
2 soğan
½ demet maydanoz sapı
½ demet taze soğan sapı
½ demet dereotu sapı
100 gr tuz (ben eklemedim)

Tüm malzemeler robotta incecik kıyılır. Geniş bir kasede iyice karıştırılır. Fırın tepsisine yağlı kağıt serilir. Hamur halini almış olan karışım, tepsiye yayılır. Fırın 75 dereceye ayarlanır. Tepsi konarak fırının kapağına tahta bir kaşık sıkıştırılarak hafifçe aralık kalması sağlanır. Bu durumda 7 saat pişirilir. İyice kuruyup küçülen, yer yer çatlamış olan karışım tekrar robottan geçirilir. Karışımınız hazırdır. Güle güle, gönül rahatlığıyla kullanın.


Bu sebze tuzu ile çorbalar, soslar, köfte harçları ve yaratıcılığınıza göre daha bir çok şey yapabilirsiniz. Malzeme seçimi de dolabınızdaki sebzelere göre ayarlanabilir. Tek tavsiyem, mantar kullanmayın! Fırında karararak kötü bir görüntü olşturuyor. Baktım tepsim yer yer siyahlandı, mantarları tek tek ayıklamak zorunda kaldım karışımdan. Bunun dışında, özellikle soğan ve domatesi kullanın, derim. Ben robottan geçirmeden önce domatesin kabuklarını soydum. Kabuğunun hazmı zor olduğu için karışıma hiç girmesin istedim.


Bu arada, koca karışım fırında kuruya kuruya ufacık kalıyor. Fırının saatlerce çalışması da cabası. Yani çok ekonomik bir yöntem değil. Ama kesinlikle daha sağlıklı.




27 Mart 2009 Cuma

Bebecik Hırkası


Annemin bebek için ördüğü güzel mi güzel hırka.. Modeli Derya Baykal'ın programında gördük. Çok beğendik. Ben örgü örmeyeli yıllar oldu. Ama annem bu işlerle içiçedir. Hemen yününü şişini alıp başladı örmeye. Ortaya da böyle güzel hırka çıktı. Baharda dışarı çıkarken giydirmeye birebir.


İşte gerekenler:


2 farklı renkte bebe yünü (Biz kenarlar için mavi, asıl renk için bej kırçıllı yün kullandık)

3 numara şiş


Ön için


Mavi yün ile 50 ilmek başlanır. 15 sıra düz örülür.
Kırçıllı yün ile 20 cm. uzunluğunda düz örülür. Sonra lastiğe geçilir. 12 cm. lastik örüldükten sonra yaka için 21 ilmek kesilir. 15 sıra daha örülüp omuz kesilir.
Arka için
Mavi yün ile 70 ilmek başlanıp 7 sıra düz örgü örülür. Kırçıllı yün ile 20 cm. örüldükten sonra 11 cm. lastik örülüp kapatılır.
Kollar için
Kırçıllı yün ile 58 ilmek başlanır. Lastik örülerek 20 cm sonra her iki taraftan 5'er ilmek artırılır. 11 cm sonra kapatılır.
Yanlar ve kollar dikilir.
Kol ağzı ve yaka çevresine tığ ile oya yapılır.



26 Şubat 2009 Perşembe

Fındık Ezmesi


Marketlerden aldığımız, aslında bir güzel evde yapabileceğimiz ürünlerin tariflerini denemeyi seviyorum. Fi tarifinde ketçap yapmıştım. Nefis olmuştu. Tekrar deneyince yazacağım. Yalnız bunun için tüm gün uğraşmak gerekiyor. Şimdi bebişle nasıl yaparım bilmem..

Bir kaç seferdir fındık ezmesi yapıyorum. Hazır olanları aratmıyor. Hatta ötesine bile geçiyor!!

Sade Fındık Ezmesi için:

250 gr çiğ fındık
2 yemek kaşığı pudra şekeri

Fındıkları, bir fırın tepsisine koyarak 200 dereceye ısıtılmış fırında, 15 dakika kavuruyoruz. Kavururken arada bir çeviriyoruz ki yanmasınlar. Renkleri hafif dönünce, fırından alarak soğutuyoruz. Kabuklarını soyup robota alıyoruz. Çevirmeye başlıyoruz. 1-2 dakika sonra fındıklar robotun etrafına yapışacak. Bu durumda robotu durdurarak bir kaşık ile fındıkları gene ortaya itmemiz gerekiyor. Bunu bir kaç defa yaparak fındıkları 5 dakika kadar çeviriyoruz. Sonunda fındıkların yağı çıkacak ve karışım, margarimsi bir hal alacak. 2 yemek kaşığı pudra şekerini de ekleyerek biraz daha karıştırıyoruz. Cam bir kaba alarak buzdolabına koyuyoruz. Servisten önce biraz karıştırmamız yeterli..

Çikolatalı Fındık Ezmesi İçin

Yukarıda yapıldığı gibi sade fındık ezmesi
160 gr sütlü çikolata (benim favorim bitter çikolatadır ama sütlü ile yapınca daha güzel oluyor)
100 ml süt
2 yemek kaşığı toz şeker
2 yemek kaşığı bal

Sütü, derin bir tencereye alıyoruz. Derin tencerede azıcık sütün ne işi var diyebilirsiniz, ben de dedim, sonra çikolataları eklemek istediğinmizde anlıyoruz gerekliliğini :) Şekeri de koyarak iyice kaynatıyoruz. Ama iyice.. Yaklaşık 20 dakika kadar. Süt, sarımtırak bir renk almalı.. Kıvamı da gayet koyu olmalı.


Tencerenin altını kapatmadan, ufak parçalara böldüğümüz çikolatayı ekliyoruz. Çikolatalar eriyene kadar iyice karıştırıyoruz. Tencerenin altını kapatarak bal ve fındık ezmesini koyuyoruz. Çikolatalar sertleşmeye başlamadan, hızlıca karıştırarak malzemelerin birbirine iyice yediriyoruz. Cam bir kaba alarak servis zamanına kadar buzdolabında bekletiyoruz.

Sanırım bu karışım buzdolabında 1 hafta kadar dayanır. Bizde o kadar durmadığı için bilemiyorum. Her ne kadar iyice kaynatılmış da olsa, içinde süt olduğu için daha fazla bekletmemekte fayda var..

Afiyet olsun..

Zeytinyağlı (ve arzuya göre kekikli) Ekmek

Ekmek makinesinde ekmek yapmanın en güzel tarafı, istediğin denemeleri yapman. Hem de ay kabarır mı, güzel olur mu, dertleri taşımadan.. Üzerine zeytinyağı sürülerek kızartılmış ekmekleri çok severim, bu sefer zeytinyağını ekmeğin içine eklemeye karar verdim. Tarif aynı, temel ekmek tarifi.. Sadece 1 cup su’dan sonra 1/4 cup zeytinyağı ekliyoruz. Bir dahakine, bu tarife 2 cup un’dan sonraki aşamada kekik de serpmeyi düşünüyorum. Yapan olursa haber versin..

Başka neler yapabiliriz?? Bende taze soğan kekiği diye hafif mor renkli bir kekik çeşidi var. Güzel olur mu acaba?


Güncelleme (2.3.2009)

Bu tarife kekik ekledim. Tuz + şeker karışımına 3 çay kaşığı kekik koyup 2 cup unun üzerine serptim. Sonra tekrar 1 cup un ve 1,5 çay kaşığı maya. Çok güzel oldu...

Tereyağlı & Sarımsaklı Ekmek


Ekmek makinasında yaparak kahvaltılara hazırladığım bir ekmek. Yoğun bir tereyağı tadı ve sarımsak aroması geliyor. Bu tadı seviyorum! -Göbeğim ve bilimum yerlerim de seviyor :(

Malzemeler (hamur yoğurma kabına girme sırası ile)

1 cup su
100 gr tereyağı
2 cup un
1 TBSP (yemek kaşığı) şeker
1 TSP (çay kaşığı) tuz
4 diş, iyice ezilmiş sarımsak
1 cup un
1,5 TSP (çay kaşığı) kuru maya


Tereyağını bir tencerede eritiyoruz. Kokusu çıkana kadar bekleyelim ki ekmeğimiz güzel güzel tereyağı koksun.

Hamur yoğurma kabına, suyu koyuyoruz. Üzerine, erimiş tereyağını gezdiriyoruz. Yukarıdaki diğer malzemeleri sırası ile döküyoruz. (daha ayrıntılı tarif için, bkz temel ekmek tarifi) Tuz ile şekeri karıştırdığımız kaba, ezilmiş sarımsağı da ekleyerek harmanlıyor, kaba böylece serpiyoruz.

Hazırladığımız karışımı1 numaralı programda pişiriyoruz.
Pişirmenin ilk 3 dakikasında, elimizde tahta bir kaşıkla makinanın başında bekliyoruz. Eğer makinamız, tereyağının etkisiyle kabın etrafına yapışan unları toplayamaz ise kaşıkla bir güzel ortaya doğru itiyoruz ki ekmeğin kenarlarında pişmemiş un topakları kalmasın..

Ekmeğin pişme süresinin bitmesine yakın etrafı nefis bir tereyağı & sarımsak kokusu sarıyor. Ve bu nefis koku günlerce burnunuzdan gitmiyor :)

Ekmek Makinasında Temel Ekmek Tarifi

Ekmek makinasını bana ablam, ev hediyesi olarak almıştı. İçinden çıkan tarif kitapçığındaki temel ekmeği denediğimde, tadının fırından aldığımız ekmeğe değil de pastaneden aldığımız açmaya daha çok benzediğini gördüm. O hal güzeldi güzel olmasına da, yemekle yenmiyordu. Aşağıdaki tarif, alışkın olduğumuz beyaz ekmek tadına çok yakın. Hem de ev yapımı.. Daha ne olsun..

Malzemeler, hamur yoğurma kabına girme sırasına göre:

1 + 1/8 cup su
2 cup un
1 TBSP (yemek kaşığı) şeker
1 TSP (çay kaşığı) tuz
1 cup un
1,5 TSP (çay kaşığı) kuru maya

Oda sıcaklığındaki suyu, kaba döküyoruz. Cup’ımızı unla dolduruyoruz. 1 yemek kaşığı yardımıyla, unu, hamur yoğurma kabının her tarafına serpiyoruz. 2. cup unu da bu şekilde serpiyoruz. Amaç, suyun üzerini mümkün olduğunca örtmek. Böylece, en üste dökeceğimiz maya ile temasını en aza indirmeye çalışıyoruz. Bu, özellikle ekmek yapımını ileri bir saate ayarlayacağımız zamanlar için gerekli. Aksi halde su ile maya temas ederek mayalanma işlemi hemen başlıyor.

Şeker ve tuzu ayrı bir yerde karıştırıyoruz. Unun üzerine, gene kabın her tarafına serpiyoruz. Ardından 1 cup un daha, üstteki yöntemle kaba ekleniyor. En üste de maya, gene serpilmek suretiyle konduktan sonra ekmeği, temel ekmek yapımına göre ayarlayarak pişiriyoruz. Benim ekmek makinamda (Sinbo) 1 numaralı program. 3 saat sürüyor.

Muhammara / Acuka İkilemi.. Hangisi doğru??


Bu muhammara mı acuka mı artık, yoksa acıka mı, her neyse, pek sevdiğim bir lezzettir.. Geçen gün kahvaltıya arkadaşlara yaptım. Çok beğenildi. Ben de buraya yazayım dedim.

1 ekmek içi (ben, ekmek makinesinde yaptığım bayat ekmeği kullandım. İçi daha dolgun olduğu için muhammara kıvamlı oldu. Bir de ne de olsa ev yapımı ekmek, tadı daha güzel)
4 yemek kaşığı labne peyniri
4 yemek kaşığı domates salçası (biliyorum biliyorum, muhammara biber salçasız olmaz. Ama eşime biber dokunduğu için bizim eve biberin kendisi de salçası da girmiyor. Bu nedenle üzülerek domates salçası koydum. Normal ölçünün 3 yemek kaşığı biber, 1 yemek kaşığı domates salçası olması lazım)
1 tatlı kaşığı tuzot (bizde olan haliyle, Vegeta) Salçanız çok tuzluysa 1 çay kaşığı da yeter. Veya hiç koymayabilirsiniz.
1 çay bardağı iri çekilmiş ceviz içi (3-4 tane yarım ceviz içini, süslemek için ayırabilirsiniz. Klasik görüntü.)
2 diş sarımsak (iyice ezilmiş)
2 yemek kaşığı zeytinyağı

Ekmeğin içini çıkartarak suda sıkıyoruz. Bir kapta ekmek içi, ceviz, sarımsak, labne peyniri, zeytinyağı, tuzot ekleyerek iyice yoğuruyoruz. Servis kabına alarak cevizle süslüyor ve ekmekten yapılmış muhammarayı, gene ekmek üzerine sürerek yiyoruz. Hamurun içinde hamur olan tüm tatlar gibi, mesela patatesli börek, bana garip gelse de gayet lezzetli oluyor.

Yeşil Çorba

Daha önce de dedim ya, burası benim sanal yemek defterim. Denemelerimi, yapıp da beğendiklerimi yazıyorum. Bu arada okuyanlara da fikir verebilirsem ne ala.. Geçen gün yaptığım ve çok beğendiğim çorba tarifini de yazayım dedim. İsmini, renginden ötürü Yeşil Çorba koydum.

½ demet maydanoz sapı (evet, sapı. Çünkü kendilerini meşhur patatesli omletimde kullanmıştım. O tarifi de yazacağım)
½ demet dereotu sapı (bkz üstteki parantez içi)
½ demet yeşil soğan sapı (ay baygınlık geldi)
2 yemek kaşığı zeytinyağı
2 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı mısır unu
4 bardak su
1 bardak süt
Tuz, karabiber

Önce yağda un ve mısır ununu kavurdum. Sonra, omletten arta kalan ve bir ara yumurtalı olarak kahvaltıda veya daha başka bir şekilde kullanmak üzere derin donduruya attığım karışık yeşil saplarımı çıkartarak tencereye attım. Bunları da önce bir güzel kavurdum. Ardından 2 bardak su ilave ederek kaynattım. Yeşiller yumuşayınca blender’dan geçirdim. Süt, 2 bardak daha su, tuz, karabiber ekleyerek bir taşım daha kaynattım.


Burada, ilk eklediğim suyu da yazayım. Normalde, artan yemek sularını filan atmıyorum. Bir sonraki yemekte kullanmak üzere kavanoza doldurup buzdolabında saklıyorum. 1-2 gün içinde de kullanıyorum. Geçen gün muhammara yaparken (aa, onun da tarifini yazayım) ekmek ıslatmıştım. Acıyorum bu ekmek ıslattığım sulara, ekmeğin tüm besin değeri suya karışıp gidiyor. Ben de bu suları atmayarak gene meşhur kavanozuma doldurmuştum. Çorbayı yaparken, bu suyu kullandım. Size de fikir olsun. Kurutulmuş domatesleri kullanmadan önce biraz ılık suda bekletiriz ya, ben o suyu bile atmam. Domates çorbası veya başka bir yemek için domates aromalı yağlı suyum olur. Eee, ne de olsa artık pirinçten yayla çorbası, sütlaç yapan bir neslin evlatlarıyız. Normalde çok mu tutumluyumdur, yoo, ama mutfakta her malzemeyi sonuna kadar kullanmayı seviyorum. Annem simitlerden arta kalan susamları atmaz mesela, biriktirerek poğaçaların üstüne serper. Bu; hem simitle hem de poğaçayla “çifte kavrulmuş” susamlar da gayet lezzetli olur. Benim yanımdayken de biriktirmişti bu susamları, hala annemi beklerler.. Ben de bekliyorum anneciğim, özledim seni..

Karamelize Soğan ve Yerelması Kavurması

Benim gibi soğan sevenler için bulunmaz bir tarif.. Yemekleri çok güzel görünen, zevkle takip ettiğim Chef Deniz'in sitesinden (http://www.thedeniz.com/thedeniz/Anasayfa.html) buldum.

Tarifin orjinali için buraya bakabilirsiniz.

http://www.thedeniz.com/thedeniz/Tarifler/Pages/Meze,_Sebze_ve_Yumurtali.html#10

Ben, 2 kişilik yemek yaptığım için ölçüleri azalttım (bebek henüz muhallebi yiyor. Onun da yarısını mama önlüğü yiyor ya neyse..)

Malzemeler

1 kilo soğan
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı şeker
50 gr tereyağı
3 diş sarımsak
1’er tatlı kaşığı tuz, karabiber

Soğanlarımızı soyup yuvarlak yuvarlak dilimliyoruz. Tabanı kalın bir tencereyi ısıtarak zeytinyağı ve ince kıyılmış sarımsağı koyuyoruz. Zeytinyağı ısınınca soğanlar, şeker, tuz, karabiber koyarak iyice karıştırıyoruz. Ocağın altını kısarak, tencerenin de kapağını kapatarak soğanları 1 saat pişiriyoruz. Bu arada soğanlar suyunu salıyor. Arada bir karıştırarak suyun azalıp azalmadığını kontrol ediyoruz. Eğer su iyice azalmışsa 1/2 bardak su ilave edebiliriz ama bende azalmadı. 1 saatin sonunda, soğanların rengi karamel olunca tencerenin altını kapatıyoruz. Bu haliyle sıcak sıcak servis yapıyoruz.

Şef’in söylediği gibi, bu soğanlar börek içi olarak da çok güzel olur. Ne yazık ki ben ayıramadan yemeğe hücum ettik! Bir dahaki sefere börek içi olarak deneyeceğim. Ayrıca hamburger köftesi yanında da çok yakışacağını düşünüyorum. Veya kuşbaşı et ile. Biz yerelması ile yedik. Onu da şu ana kadar yaptıklarımdan farklı pişirdim. Hemen anlatayım:

Yerelması Kavurması

Normalde yerelmasının kabuklarını soyar, soğan öldürdüğüm yağda kıyma ile pişirirdim. Bu sefer eğri büğrü yerelmalarını soymak için bıçakla manevra yapmaktan gına gelince, hepsini olduğu gibi tencereye boşalttım, az bir su ile iyice haşladım. Tam tahmin ettiğim gibi, haşlanınca, aynı patates gibi efendi efendi soyuldu kabuklar. Bir tencerede hafif yağ ısıtım, kuşbaşı doğradığım yerelmalarını atarak soteledim. İşte oldu yerelması kavurması! Açıkçası ne tuz ne biber ne salça ne de vesaire.. Bu haliyle tadı o kadar güzel oldu ki. İlk defa bu kadar yoğun bir yerelması tadını aldım, daha önce yaptıklarımda öldürüyormuşum meğer zavallıları.. Bundan böyle bu şekilde yapacağım.

Portakal Pelteli Bisküvili Tatlı


Haftasonuna arkadaşlar kahvaltıya geleceklerdi. Kahvaltı sonrası kahvenin yanına nasıl bir tatlı yapsam diye düşünürken aklıma evdeki bir kavanoz reçel geldi.. Nasılsa bizim bunu bitirmemiz aylar alacağı için (hayır, iştahsız insanlar hiç değiliz, aslan gibiyiz maşaallah, sadece portakal reçeliyle aramız çok iyi değil. E o zaman niye yaptın diyecek olursanız tarif ilgimi çekmişti. Gayet de güzel oldu. Neyse bu parantez çok uzadı, kapatıyorum) ben de bu reçeli kullanarak bir şeyler hazırlayayım dedim. Aklımda olan ve not aldığım 1-2 tarifi birleştirerek bu tatlıyı yaptım, çok lezzetli oldu. İşte tarifi:

Muhallebi için

2 su bardağı portakal reçeli
1,5 su bardağı süt
3 tepeleme yemek kaşığı nişasta
¼ paket margarin
1 paket vanilya
½ su bardağı un
Süslemek için: Hindistan cevizi

Ayrıca

2 paket kremalı bisküvi

(tarifte reçel olduğu için şeker eklemedim. Ancak isteyen 2 su bardağı portakal suyu ve arzu ettiği kadar şeker koyarak da muhallebiyi yapabilir.)

Kremalı bisküvileri rondodan geçiriyoruz. Puding kalıplarımıza, ya da benim yaptığım gibi bodur su bardaklarına (daha iyi bir kalıbım yok çünkü. Almam lazım, evdekiler fakir doyuran gibi kocaman kocaman) bir tatlı kaşığı reçel döküyoruz. Üzerine, bisküvilerin yarısını “taksim” ediyoruz.

Diğer yandan bir tencerede (ya nerede olacaktı :)) unla margarini kavuruyoruz. Un çok sararmadan vanilya hariç diğer malzemeleri ilave ederek kaynatıyoruz. Karışım koyulaşınca vanilyayı ilave ederek 1-2 kez daha karıştırdıktan sonra tencerenin altını kapatıyoruz. Muallebi çok katılaşmadan yarısını kalıplara paylaştırıyoruz.

Kalan bisküvi karışımını kalıplara serptikten sonra, gene kalan muhallebiyi döküyoruz. Hindistan cevizi ile süsleyerek önce oda ısısında, sonra buzdolabında soğutuyoruz.

Teoride bisküvi-puding-bisküvi-puding olarak yapacaktım ama ilk kat pudingi fazla dökmüşüm, ikinci kat biraz orantısız oldu. Bir dahaki sefere daha çok dikkat edeceğim. Tadı değişmiyor neyse ki :) Bir de, belki kremalı bisküvilerden 3 paket kullanırım. Ya da gerçekten daha küçük kalıplar almam lazım :)

Limonlu Portakal Reçeli

Bizde reçel pek yapılmaz. Eşim sadece çilek reçeli seviyor. Ben de hiç yapmadım. Geçen gün, bir süredir aklımda olan bir tarifi deneyeyim, dedim. Gerçekten de çok hoş oldu. Bundan sonra yaparım sanırım.

Bu tariften, Paşabahçe’nin 750 ml’lik kavanozlarını dolduracak kadar reçel çıktı.

Yapımı 3 gün süren, ancak sonucuna değer bir reçel bu.. Damakta hoş bir limon aroması bırakan portakal reçeli..

Malzemeler


2 portakal
1 limon
700 gr şeker (orjinal tarif 1 kilo ile yapılıyor, ancak biz çok şekerli sevmiyoruz. 700 gr ile gayet güzel oldu. Bence siz, önce bu kadar şeker koyarak tadına bakın, isterseniz daha fazla ilave edebilirsiniz)

Evett başlıyoruz

1. Gün

Limon ve portakallrın kabuğunu soyun. Mink minik küpler halinde doğrayın.
Reçeli yapacağınız tencereye koyarak üzerine 7 su bardağı su koyun. Böylece bekletin (bugün kaynatma yok)

2. GÜN

Tencerenizi ocağa alarak kaynatmaya başlayın. Su, başlangıç seviyesinden 3 cm. kadar aşağı inmeli.

3. GÜN

Sabahleyin, 700 gr şekeri tencereye boşaltın. Bu haliyle akşama kadar beklesin. Akşam, şeker yumuşayana kadar kaynatın.


Ben tarifi yaparken, 2. günde baktım ki limon ve portakallarım suyun içinde, dağınık küpler halinde yüzüp duruyor. Görüntü pek hoş değil.. Zaten biraz iri küpler halinde doğramışım. Ben de blenderdan geçirdim hepsini. Ertesi gün de tarife göre şeker ekleyip bekletip kaynattım. Görüntüsü reçelden çok marmelata benzedi ama bence böylesi daha iyi oldu, portakal ve limonun tadı suya daha çok işledi.

Afiyet olsun..

Not

Bir süredir tarif ekleyemiyorum. Bunun sebebi bebişle ilgilenmem olduğu kadar yaptığım yemeklerin resimlerini güzel çekememem. Sanırım bir yemek fotoğrafı kursuna ihtiyacım var.. Benim gözüme gayet güzel görünen yemek, resmini çektiğimde karmakarışık bir görüntüye dönüşüyor.. Neyse.. Bu blogu oluşturma amacım hiç bir zaman çooookkk iddialı omak değil zaten.. Internette zibil gibi yemek blogları var. Hepsinde de gayet hoş sunumlu yemek resimleri.. Benim asıl amacım, yaptıklarımı kaydetmek. Eh bir de yemeğe benzer bir resim eşlik ederse iyi olur.. Tarif defterime yazdığım yemeklere resim koyamıyorum ne de olsa.. Burası benim sanal tarif defterim.. Bu arada yaptıklarım, 1-2 kişiye ilham verirse ne mutlu bana..

18 Şubat 2009 Çarşamba

Halis Muhlis Ev Yoğurdu


Eskiden ne güzeldi, çoğu şey evde yapılırdı.. Annemin bezlere sarıp sarmalayıp, evin en karanlık yeri olan odamıza getirdiği yoğurt tenceresini hep hatırlarım.. Bir de binbir tembihler "aman dokunmayın, kıpırdatmayın".. Sonra kıvamı daha koyu diye dışarı yoğurtları alınmaya başlandı.. Sonra pratik diye ayranlar bakkallardan sipariş verildi.. O kadar alışmışım ki hazıra, hamileyken canım ayran istedi ama evde yok diye içemedim. Annem "e kızım yoğurt var, yapsana" dediğinde dank etti kafama.. Ne kadar alışmışım o plastik şişelerden ayran içmeye..
Hamile olduğumu öğrendiğim günden beri evde yoğurt yapıyorum. Mayamı, o zamanki işyerimin bu konulara meraklı doktorundan almıştım. Annesinin köyünde mayalanan yoğurttan bir parça.. Sonra her yaptığım yoğurttan yeni maya ve gittikçe daha koyu kıvamlı yoğurtlarım.. Ne yazık ki ev taşıma telaşında maya ayıramadım. Düzenimi oturtunca yeniden başladım yoğurt yapmaya. Çaresizlikten, ilk olarak hazır yoğurttan bir kaşık alarak mayaladım. Pek umudum yoktu ama tuttu! Hem de önceden aldığım organik sütlerin aksine, süpermarket sütünü mayalamıştım. Demek ki bu sütler arasındaki tek fark, fiyatları.. Keşke doğal süt alabilsem.. Bir gün o da olur inşallah..
Yoğurt yapmaya merak saldığımda bir çok kaynağı araştırıp bilgileri derlemiştim. İşte halen kullandığım, bu zamana kadar bu yöntemle kaç defa yoğurt yaptığımı unuttuğum, nefis ev yapımı yoğurdu garanti eden tarifim:
2 lt süt
2 yemek kaşığı yoğurt (her 1 lt süt için 1 yemek kaşığı)
Kalın örtüler
Süt, tencereye dökülür. (Sütün tamamını dökecekseniz, kapağını açtıktan sonra bıçakla tepesinden 1-2 yerden delin. Böylece hava akımı oluşacak ve süt, tencereye dökülürken etrafa sıçramayacaktır. Yoksa benim ilk zamanlar yaptığım gibi bir elde süt bir elde peçete, ocağı temizlemekle uğraşırsınız :)
Sütü, tahta kaşıkla savura savura kaynatın. Kaynatma süreniz aşağı yukarı 30 dk olmalı. Bu sürede süt, ilk seviyesinden 2 parmak kadar aşağı inecek. (bkz resim) Kaynatmayla çıkan buhar, yoğurdunuzun katı olmasını sağlayacak.
Yoğurdu mayalayacağınız yere kalın bir örtü serin. Ben kalorifer üstünü tercih ediyorum. Kalın bez olarak da eski bir kazağımı kullanıyorum ki kollarıyla tenceremi sıkıca sarayım :) Hakikaten işe yarıyor, tenceremin geç soğumasını sağlıyor..
Süt kaynayınca tencereyi bu bez serili yere alın. Bez ile tencerenin etrafını iyice sarın. Mayalamadan önce tencereyi buraya almamızın sebebi, sıcak tencerenin, mayalanacağı yeri iyice ısıtması. Böylece tenceremiz daha geç soğuyacak.
Süt ılınıncaya kadar bekliyoruz. Mutfak termometreniz varsa, ısının 43 - 40 dereceye kadar inmesi gerekiyormuş. Ben termometre olarak parmağımı kullandığımdan, parmağımı süte değdirip 10'a kadar sayabiliyorsam yeterince ılınmış olduğunu anlıyorum. (Valla ben uydurmadım, bir yerde okumuştum bu yöntemi!)
2 yemek kaşığı yoğurdu bir kaba alıyoruz. Tencereden 3-4 kaşık süt alarak yoğurdu iyice eziyoruz. Amaç, süt ile yoğurdun önce bu kapta karışmasını ve yoğurtta topak kalmamasını sağlamak. Tenceredeki sütün kaymağını bozmamaya çalışarak (ben her defasında bozuyorum) bu karışımı tencerenin kenarından hafifçe döküyoruz. Sonra sütü alttan üste doğru 1-2 defa karıştırıyoruz.
Tencerenin üstüne bir kevgir örtüyoruz. Kesinlikle kapak vs kullanılmayacak ki hava akımı sağlansın. Kevgirin üstüne tekrar kalın örtülerimizden örtüyoruz. Tencerin üstü, kenarları iyice örtülecek.
Süt/Yoğurdu bu durumda en fazla 5 saat kadar bekletiyoruz. İdeali, ılık bir ortam için 4,5 saat. Sonra üstünü açıp, kevgiri de alarak yoğurdumuzu ağzı açık biçimde 2 saat dışarıda, 2 saat de buzdolabında bekletiyoruz. En güzeli, yemeden önce buzdolabında 24 saat bekletmek. Daha sonra afiyetle yiyebiliriz. Bir sonraki yoğurt için maya ayırmayı unutmayın!
Afiyet olsun..
Ekleme: Dün (2.3.2009) Habertürk Gazetesi'nin ekinde okudum. Sütü tencereye koymadan önce; tencereyi suyla çalkalar, ıslak halde ocağa koyar ve sütü bu haliyle tencereye boşaltırsanız tencerenin dibinin tutmasını engellemiş oluyormuşsunuz. Ben şimdiye kadar tencereyi hep ateşte biraz bekletirdim ki dibinde su varsa buharlaşsın. Bir de böyle deneyelim bakalım..

17 Şubat 2009 Salı

Beyaz Badem


Her ne kadar adı "beyaz" da olsa düpedüz kahverengi badem bu! Çok lezzetli, Türkiye'de var mı bilmiyorum ama yurtdışında satılan "smoked" tadı var (Avrupa görmüs adamım, böyle de belirtirim yani :)


Yapılışı çok basit..


1 porsiyon için

250 gr çiğ badem

1 yumurta akı

2 çay kaşığı tuz
Bademleri, 1 çay kaşığı tuz ile sıcak suda haşlayıp süzüyoruz. Kabuklarını ayıklıyoruz. Bu arada fırınımızı 200 dereceye ısıtıyoruz. Kabuklarını soyduğumuz bademleri, yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yayarak 5 dakikada bir karıştırmak suretiyle, hafifçe renkleri dönene kadar kavuruyoruz.
1 yumurta akını, 1 çay kaşığı tuz ile köpük köpük olana kadar çırpıyoruz. Fırından çıkarttığımız bademleri, bu karışım ile hızlı hızlı karıştırıyoruz. Her bademin bu karışıma bulandığından emin olduktan sonra, bademleri tekrar fırın tepsisine yayarak, gene her 5 dakikada bir karıştırarak, bademler hafifçe esmerleşene kadar kavuruyoruz.
Fırın kağıdı kullanmak önemli.. Diğer türlü bademler tepsiye yapışıyor, çevirmesi çok zor oluyor, hele ki yumurta akına buladıktan sonra..
Bademler taze ise çok lezzetli bir atıştırmalık oluyor bu, çıtır çıtır.. Fırından alıp biraz beklettiğinizde sertleşerek daha lezzetli oluyorlar, o yüzden servis vaktinizden 1-2 saat önce yapmanızı tavsiye ederim.
Afiyet olsun..

11 Şubat 2009 Çarşamba

Nihayet Puf Poğaça-Ablamın Tarifi


Oldu oldu!!


Kağıt gibi incecik nice denemelerden sonra nihayet ben de puf puf poğaça yapmayı başardım!


Artık işin sırrı, ısrarla "mayayı sütte erit" diyen ablamın tarifi mi, bir defaya mahsus kuralımı bozup margarin kullanmamdan mı, yoksa mayayı ılık fırında tutmam mı, bilemiyorum.
Benim gibi poğaça özürlüler için şeytanın bacağını kıracak tarif en ince ayrıntısına kadar aşağıdadır, buyurunuz..
16 poğaça için
1 sb süt
1 küp yaş maya
2 çk (çay kaşığı) tuz
1 tk toz şeker
4 sb un
1 paket oda sıcaklığında margarin
2 yumurta (1 sarı üstüne, 1 beyaz + 1 tam içine)
İçine: istediğiniz iç malzeme
Fırını 100 derecede ısıtın. Sütü, ılık olacak kadar ısıtın. Büyük bir bardağa sütü dökerek, şeker ve maya koyun, maya eriyene kadar iyice karıştırın. Fırını kapatarak bardağı bir tepsi içinde fırına koyun. Maya, neredeyse bardaktan taşacak gibi olduğunda bardağı alın.
Yoğurma kabına unu eleyin. Bu arada fırını tekrar 100 dereceye ısıtın. Yumurta akı, 1 yumurta, margarin koyarak yoğurun. Mayayı ekleyerek iyice yoğurun. Karışım, biraz cıvık bir hamur olacak. Ben şu ana kadar hep ele yapışmayan bir hamur elde edene kadar un ekliyordum. Sonra da, piştiğinde karşındakine atsan kafasını yaracak sertlikte poğaçalarım oluyordu :) Bu yüzden bu sefer kendimi engelledim ve unun ölçüsüne sadık kaldım :)
Hamur, ılık fırında bekletilir. Böylece kabarması sağlanır. Fırına koymadan önce hamurun üzerine bıçakla artı çizerseniz daha çok kabarıyor sanki. Bir de üzerine ılık suyla ıslattığınız bir mutfak bezi örtün. derler. Bunun neden olduğunu bilmiyorum ama yaptım.
Hamur kabarınca (yaklaşık kırk beş dakika sonra) alıp elinizde poğaça şekli verin. İçine istediğiniz malzeme koyun, ben sade yaptım, daha sonra bol peynirle yemesi daha zevkli oluyor :) Yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizip üzerine yumurta sarısı sürün.
Fırını 200 dereceye ısıtın. Poğaçalar bu arada biraz daha beklesin. Fırın ısınınca, yaklaşık 40 dakika pişirin.
Afiyet olsun!

5 Şubat 2009 Perşembe

Kebaba Gel!!


İşte bir kebap sofrası!


Menü:


Urfa kebap

Gavurdağı salatası

Antalya piyazı

Muhammara-msı (ceviz koymadığım için bence tam bir muhammara olmadı. Ama gavurdağı'nda da ceviz var diye koymak istemedim)


Urfa Kebap
(Yaklaşık 8 şiş için)
600 gr antrikottan çekilmiş kıyma
1 soğan
1 çk tuz
1/4 çk karabiber
1/4 çk kırmızıbiber
Kuru maydanoz
Kıymayı, baharatlarla birlikte 10 dakika yoğuruyoruz. 10 dakika deyip geçmeyin, dondurma yerken belki 10 saniye gibi ama kıyma yoğururken yarım saat gibi geliyor :)
Soğanı doğrayıp biraz tuzla ovalıyoruz.
Soğan ve kıymayı ayrı kaplarda buzdolabında 1 gece bekletiyoruz. (yaaa, kolay mı öyle hemen kebap yemek.. Bundan böyle kebapçılarda siparişimiz geciktiğinde kızmayacağız, beterin beteri var işte :))
Ertesi gün olduğunda soğanı, tel bir süzgeç marifetiyle iyice sıkıp suyunu çıkartıyoruz. Bu suyu kıymaya karıştırıyoruz. Kuru maydanozu da ekleyip haydiiii bir 10 dk daha yoğuruyoruz. Şişlere geçirip biçim verdikten sonra, eğer evde ocakbaşı gibi bir altyapınız yoksa, o şişlerden çıkartıp (şekillerini bozmadan) tavada arkalı önlü pişiriyoruz.
Yakınlarda bir fırın ve daha da güzeli o fırında bir lavaş varsa, lavaşı da kebapların üstüne kapatıp ısıtıyor ve kebaplar piştiğinde anında yiyoruz!!
Gavurdağı Salatası'nın da tarifini yazayım, tam olsun
3 domates
1 soğan
1 tatlı kaşığı kuru maydanoz
1 tatlı kaşığı isot
1/2 çay bardağı nar ekşisi (olmazsa olmaz)
1/2 çay bardağı zeytinyağı
1/2 tatlı kaşığı tuz
1 çay bardağı ceviz
Cevizden süslemek için 3-4 tane ayrılarak kalanlar, ağıza gelecek şekilde elde ufalanır (ben salatayı yerken ceviz tadını almayı seviyorum. Siz, yok bence salataya karışsın derseniz tabii, incecik çekebilirsiniz)
Domateslerin kabuğu soyulur (en sevmediğim iş) Minicik minicik doğranır. Soğan da minicik minicik doğranır. Zaten bence bu salatanın özelliği, -ceviz hariç :)- domates ve soğanın minicik küpler halinde doğranması. Soğan ve domates bir kaba konur. Diğer malzemeler de ilave edilerek iyice karıştırılır. En son ceviz eklenir. Salata tabağına alınır.
Ayrılan cevizlerle süslenerek servis yapılır.
Hazır bebiş ağlamıyorken Antalyamın Piyazını da yazayım
Bu tarif 2 kişiliktir, haberiniz ola
2 sb haşlanmış kuru fasulye
4 diş ezilmiş sarımsak
4 tatlı kaşığı tahin
1 çay kaşığı kimyon (aman, silme olacak, fazlası tadını bozar)
1 limonun suyu
1 yemek kaşığı sirke
1 kahve fincanı zeytinyağı
2 çay kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı kuru maydanoz
Süslemek için
1 haşlanmış yumurta (katı olacak)
1 tatlı kaşı kuru maydanoz
Fasulyelerden 2-3 yemek kaşığı, bir kaba konur. İyice ezilir. Tahin, ezilmiş sarımsak, kimyon, limon suyu, sirke, zeytinyağı, tuz, kuru maydanoz ile karıştırılır. Kalan fasulyeler ilave edilir. Biraz karıştırıldıktan sonra (aman fasulyeler tane tane kalsın) servis tabağına aktarılır. Haşlanmış yumurta, piyazın üztüne konur. Kuru maydanoz serpilir. Afiyetle yenilir. Antalya özlenir. Anne, baba, abla özlenir. Of çekilir. Biraz daha piyaz yenir.

4 Şubat 2009 Çarşamba

Mmmm... Pide & Tereyağı


Kim istemez ki acıktığında, dumanları tüten bir pideye tereyağı sürüp yemeği?


Muhteşem ikili! Hele de pidenin arasından hafiften bir sarımsak kokusu gelirse..


İşte sarımsaklı tereyağı:


Kabınızın alacağı ölçüde tereyağı

Sarımsak (ben 50 gr için 2 diş hesaplıyorum)
Tereyağını eritin. Dövülmüş sarımsakla karıştırın. Servis kabınıza dökün. Önce oda sıcaklığında, sonra buzdolabında soğutun.
İsterseniz tereyağına kırmızı biber, hatta kekik, biberiye de karıştırıp ayrı kaplarda rengarenk sunumlar yapabilirsiniz.
Hımm, bu benim de aklımda olsun..

3 Şubat 2009 Salı

Fıstığın En Güzel Hali :))


Dışarıdan fıstık ezmesi almaya son!!


İşte halis muhlis ev yapımı fıstık ezmesi..


250 gr tuzsuz fıstık

1 çay kaşığının UCUYLA tuz

2 yemek kaşığı zeytinyağı


Fıstıkların kabuklarını soyuyoruz. 200 dereceye ısıttığımız fırında HAFİFÇE kahverengileşinceye kadar (yaklaşık 15 dakika) kavuruyoruz. Kavurma esnansında fırının kapağını açıp fıstıkları arada bir çevirmeyi unutmayın..
Kavrulan fıstıkların, varsa kalan kabuklarını ayırıyoruz. (bkz resmin sağ tarafı)
Robota alıp zeytinyağı ve tuz ekliyoruz. Karıştırmaya başlıyoruz. Karıştırırken robotu arada bir durudurup fıstıkları karıştırmayı unutmayın, yoksa kenarlara yapışıp gitmem de gitmem diye tutturuyorlar :)
Azimle yaklaşık 5 dakika çevirdiğimiz fıstıklar nihayet margarin kıvamına geliyor. Bir kaseye alıyoruz. (bkz resmin sol tarafı)
Afiyet şeker olsun!
Biz çok tatlı sevmediğimiz için şeker eklemiyoruz. İsterseniz siz robotta bir süre çevirdikten sonra pudra şekeri ekleyip karıştırmaya devam edebilirsiniz. Veya karışım tamamlandıktan sonra bal veya eritilmiş çikolata (mmmm, nefis olur) ile karıştırabilirsiniz.
"Serin yerde muhafaza etmeyi" ve yemeden önce biraz karıştırmayı ihmal etmeyin!

2 Şubat 2009 Pazartesi

Bademli Kurabiye


Madem blogumun adı Çay ve Kurabiye, o halde ilk olarak bir kurabiye tarfifi yazayım dedim.
Karşınızda, yoğurulma hayatına Kavala kurabiyesi olarak başlayan ancak hamurunu toparlayamam yüzünden yuvarlak, bademli kurabiye olarak hayatına devam eden kurabiyelerim :)
Çok leziz, kıtır kıtır..
30 kurabiye için
(tamam tamam 31 tane çıktı ama pişerken ben bir tanesini "deneme amaçlı" -tamamen masum bir sebepten- yedim..)
1 su bardağı badem
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
2 su bardağı un
2 yumurta
200 gr tereyağı (oda sıcaklığında)
1 su bardağı pudra şekeri
1 paket vanilya
Bademler sıcak suda bekletilir. Kabukları soyulduktan sonra doğranır. (Robotta çekebilirsiniz. Ben dişe gelmesi için daha iri olmalarını istedim. Bu yüzden psikopat gibi hepsini tek tek elde doğradım :)
Un ve bademler bir tavada hafifçe kavrulur. Soğuduktan sonra yoğurma kabına alınır. Tereyağı, 2 yumurta, kabartma tozu ve vanilya ile iyice yoğurulur. Hamuru toparlamak gerçekten zor oluyor, ha gayret! İyice yoğuruyoruz..
Fırın, 200 dereceye ısıtılır. Kurabiyelere yuvarlak şekil verilerek yağlı kağıt serili tepsiye dizilir ve fırına verilir. Fırın ısısı 150 dereceye düşürülerek kurabiyeler 15-20 dakika (fazla pembeleşmeden) pişirilir.
Sıcak sıcak, ılık ılık, soğuk soğuk, artık bekleme kapasitenize göre yenir :))
Fazla şeker tadı sevmediğimiz için bu kurabiyeler bizim çok hoşumuza gitti. Eğer daha şekerli seviyorsanız hamura biraz daha şeker ilave edebilir veya kurabiyeler piştikten sonra pudra şekerine batırabilirsiniz.

21 Ocak 2009 Çarşamba

Merhaba

Aslında hiç aklımda yoktu bir blog oluşturmak. Varolan blog'ları okudukça, acaba ben de mi yaşadıklarımı paylaşsam, dedim. Bir deneyeyim, bakalım nasıl olacak..

İşte başlıyoruz..