26 Şubat 2009 Perşembe

Fındık Ezmesi


Marketlerden aldığımız, aslında bir güzel evde yapabileceğimiz ürünlerin tariflerini denemeyi seviyorum. Fi tarifinde ketçap yapmıştım. Nefis olmuştu. Tekrar deneyince yazacağım. Yalnız bunun için tüm gün uğraşmak gerekiyor. Şimdi bebişle nasıl yaparım bilmem..

Bir kaç seferdir fındık ezmesi yapıyorum. Hazır olanları aratmıyor. Hatta ötesine bile geçiyor!!

Sade Fındık Ezmesi için:

250 gr çiğ fındık
2 yemek kaşığı pudra şekeri

Fındıkları, bir fırın tepsisine koyarak 200 dereceye ısıtılmış fırında, 15 dakika kavuruyoruz. Kavururken arada bir çeviriyoruz ki yanmasınlar. Renkleri hafif dönünce, fırından alarak soğutuyoruz. Kabuklarını soyup robota alıyoruz. Çevirmeye başlıyoruz. 1-2 dakika sonra fındıklar robotun etrafına yapışacak. Bu durumda robotu durdurarak bir kaşık ile fındıkları gene ortaya itmemiz gerekiyor. Bunu bir kaç defa yaparak fındıkları 5 dakika kadar çeviriyoruz. Sonunda fındıkların yağı çıkacak ve karışım, margarimsi bir hal alacak. 2 yemek kaşığı pudra şekerini de ekleyerek biraz daha karıştırıyoruz. Cam bir kaba alarak buzdolabına koyuyoruz. Servisten önce biraz karıştırmamız yeterli..

Çikolatalı Fındık Ezmesi İçin

Yukarıda yapıldığı gibi sade fındık ezmesi
160 gr sütlü çikolata (benim favorim bitter çikolatadır ama sütlü ile yapınca daha güzel oluyor)
100 ml süt
2 yemek kaşığı toz şeker
2 yemek kaşığı bal

Sütü, derin bir tencereye alıyoruz. Derin tencerede azıcık sütün ne işi var diyebilirsiniz, ben de dedim, sonra çikolataları eklemek istediğinmizde anlıyoruz gerekliliğini :) Şekeri de koyarak iyice kaynatıyoruz. Ama iyice.. Yaklaşık 20 dakika kadar. Süt, sarımtırak bir renk almalı.. Kıvamı da gayet koyu olmalı.


Tencerenin altını kapatmadan, ufak parçalara böldüğümüz çikolatayı ekliyoruz. Çikolatalar eriyene kadar iyice karıştırıyoruz. Tencerenin altını kapatarak bal ve fındık ezmesini koyuyoruz. Çikolatalar sertleşmeye başlamadan, hızlıca karıştırarak malzemelerin birbirine iyice yediriyoruz. Cam bir kaba alarak servis zamanına kadar buzdolabında bekletiyoruz.

Sanırım bu karışım buzdolabında 1 hafta kadar dayanır. Bizde o kadar durmadığı için bilemiyorum. Her ne kadar iyice kaynatılmış da olsa, içinde süt olduğu için daha fazla bekletmemekte fayda var..

Afiyet olsun..

Zeytinyağlı (ve arzuya göre kekikli) Ekmek

Ekmek makinesinde ekmek yapmanın en güzel tarafı, istediğin denemeleri yapman. Hem de ay kabarır mı, güzel olur mu, dertleri taşımadan.. Üzerine zeytinyağı sürülerek kızartılmış ekmekleri çok severim, bu sefer zeytinyağını ekmeğin içine eklemeye karar verdim. Tarif aynı, temel ekmek tarifi.. Sadece 1 cup su’dan sonra 1/4 cup zeytinyağı ekliyoruz. Bir dahakine, bu tarife 2 cup un’dan sonraki aşamada kekik de serpmeyi düşünüyorum. Yapan olursa haber versin..

Başka neler yapabiliriz?? Bende taze soğan kekiği diye hafif mor renkli bir kekik çeşidi var. Güzel olur mu acaba?


Güncelleme (2.3.2009)

Bu tarife kekik ekledim. Tuz + şeker karışımına 3 çay kaşığı kekik koyup 2 cup unun üzerine serptim. Sonra tekrar 1 cup un ve 1,5 çay kaşığı maya. Çok güzel oldu...

Tereyağlı & Sarımsaklı Ekmek


Ekmek makinasında yaparak kahvaltılara hazırladığım bir ekmek. Yoğun bir tereyağı tadı ve sarımsak aroması geliyor. Bu tadı seviyorum! -Göbeğim ve bilimum yerlerim de seviyor :(

Malzemeler (hamur yoğurma kabına girme sırası ile)

1 cup su
100 gr tereyağı
2 cup un
1 TBSP (yemek kaşığı) şeker
1 TSP (çay kaşığı) tuz
4 diş, iyice ezilmiş sarımsak
1 cup un
1,5 TSP (çay kaşığı) kuru maya


Tereyağını bir tencerede eritiyoruz. Kokusu çıkana kadar bekleyelim ki ekmeğimiz güzel güzel tereyağı koksun.

Hamur yoğurma kabına, suyu koyuyoruz. Üzerine, erimiş tereyağını gezdiriyoruz. Yukarıdaki diğer malzemeleri sırası ile döküyoruz. (daha ayrıntılı tarif için, bkz temel ekmek tarifi) Tuz ile şekeri karıştırdığımız kaba, ezilmiş sarımsağı da ekleyerek harmanlıyor, kaba böylece serpiyoruz.

Hazırladığımız karışımı1 numaralı programda pişiriyoruz.
Pişirmenin ilk 3 dakikasında, elimizde tahta bir kaşıkla makinanın başında bekliyoruz. Eğer makinamız, tereyağının etkisiyle kabın etrafına yapışan unları toplayamaz ise kaşıkla bir güzel ortaya doğru itiyoruz ki ekmeğin kenarlarında pişmemiş un topakları kalmasın..

Ekmeğin pişme süresinin bitmesine yakın etrafı nefis bir tereyağı & sarımsak kokusu sarıyor. Ve bu nefis koku günlerce burnunuzdan gitmiyor :)

Ekmek Makinasında Temel Ekmek Tarifi

Ekmek makinasını bana ablam, ev hediyesi olarak almıştı. İçinden çıkan tarif kitapçığındaki temel ekmeği denediğimde, tadının fırından aldığımız ekmeğe değil de pastaneden aldığımız açmaya daha çok benzediğini gördüm. O hal güzeldi güzel olmasına da, yemekle yenmiyordu. Aşağıdaki tarif, alışkın olduğumuz beyaz ekmek tadına çok yakın. Hem de ev yapımı.. Daha ne olsun..

Malzemeler, hamur yoğurma kabına girme sırasına göre:

1 + 1/8 cup su
2 cup un
1 TBSP (yemek kaşığı) şeker
1 TSP (çay kaşığı) tuz
1 cup un
1,5 TSP (çay kaşığı) kuru maya

Oda sıcaklığındaki suyu, kaba döküyoruz. Cup’ımızı unla dolduruyoruz. 1 yemek kaşığı yardımıyla, unu, hamur yoğurma kabının her tarafına serpiyoruz. 2. cup unu da bu şekilde serpiyoruz. Amaç, suyun üzerini mümkün olduğunca örtmek. Böylece, en üste dökeceğimiz maya ile temasını en aza indirmeye çalışıyoruz. Bu, özellikle ekmek yapımını ileri bir saate ayarlayacağımız zamanlar için gerekli. Aksi halde su ile maya temas ederek mayalanma işlemi hemen başlıyor.

Şeker ve tuzu ayrı bir yerde karıştırıyoruz. Unun üzerine, gene kabın her tarafına serpiyoruz. Ardından 1 cup un daha, üstteki yöntemle kaba ekleniyor. En üste de maya, gene serpilmek suretiyle konduktan sonra ekmeği, temel ekmek yapımına göre ayarlayarak pişiriyoruz. Benim ekmek makinamda (Sinbo) 1 numaralı program. 3 saat sürüyor.

Muhammara / Acuka İkilemi.. Hangisi doğru??


Bu muhammara mı acuka mı artık, yoksa acıka mı, her neyse, pek sevdiğim bir lezzettir.. Geçen gün kahvaltıya arkadaşlara yaptım. Çok beğenildi. Ben de buraya yazayım dedim.

1 ekmek içi (ben, ekmek makinesinde yaptığım bayat ekmeği kullandım. İçi daha dolgun olduğu için muhammara kıvamlı oldu. Bir de ne de olsa ev yapımı ekmek, tadı daha güzel)
4 yemek kaşığı labne peyniri
4 yemek kaşığı domates salçası (biliyorum biliyorum, muhammara biber salçasız olmaz. Ama eşime biber dokunduğu için bizim eve biberin kendisi de salçası da girmiyor. Bu nedenle üzülerek domates salçası koydum. Normal ölçünün 3 yemek kaşığı biber, 1 yemek kaşığı domates salçası olması lazım)
1 tatlı kaşığı tuzot (bizde olan haliyle, Vegeta) Salçanız çok tuzluysa 1 çay kaşığı da yeter. Veya hiç koymayabilirsiniz.
1 çay bardağı iri çekilmiş ceviz içi (3-4 tane yarım ceviz içini, süslemek için ayırabilirsiniz. Klasik görüntü.)
2 diş sarımsak (iyice ezilmiş)
2 yemek kaşığı zeytinyağı

Ekmeğin içini çıkartarak suda sıkıyoruz. Bir kapta ekmek içi, ceviz, sarımsak, labne peyniri, zeytinyağı, tuzot ekleyerek iyice yoğuruyoruz. Servis kabına alarak cevizle süslüyor ve ekmekten yapılmış muhammarayı, gene ekmek üzerine sürerek yiyoruz. Hamurun içinde hamur olan tüm tatlar gibi, mesela patatesli börek, bana garip gelse de gayet lezzetli oluyor.

Yeşil Çorba

Daha önce de dedim ya, burası benim sanal yemek defterim. Denemelerimi, yapıp da beğendiklerimi yazıyorum. Bu arada okuyanlara da fikir verebilirsem ne ala.. Geçen gün yaptığım ve çok beğendiğim çorba tarifini de yazayım dedim. İsmini, renginden ötürü Yeşil Çorba koydum.

½ demet maydanoz sapı (evet, sapı. Çünkü kendilerini meşhur patatesli omletimde kullanmıştım. O tarifi de yazacağım)
½ demet dereotu sapı (bkz üstteki parantez içi)
½ demet yeşil soğan sapı (ay baygınlık geldi)
2 yemek kaşığı zeytinyağı
2 yemek kaşığı un
2 yemek kaşığı mısır unu
4 bardak su
1 bardak süt
Tuz, karabiber

Önce yağda un ve mısır ununu kavurdum. Sonra, omletten arta kalan ve bir ara yumurtalı olarak kahvaltıda veya daha başka bir şekilde kullanmak üzere derin donduruya attığım karışık yeşil saplarımı çıkartarak tencereye attım. Bunları da önce bir güzel kavurdum. Ardından 2 bardak su ilave ederek kaynattım. Yeşiller yumuşayınca blender’dan geçirdim. Süt, 2 bardak daha su, tuz, karabiber ekleyerek bir taşım daha kaynattım.


Burada, ilk eklediğim suyu da yazayım. Normalde, artan yemek sularını filan atmıyorum. Bir sonraki yemekte kullanmak üzere kavanoza doldurup buzdolabında saklıyorum. 1-2 gün içinde de kullanıyorum. Geçen gün muhammara yaparken (aa, onun da tarifini yazayım) ekmek ıslatmıştım. Acıyorum bu ekmek ıslattığım sulara, ekmeğin tüm besin değeri suya karışıp gidiyor. Ben de bu suları atmayarak gene meşhur kavanozuma doldurmuştum. Çorbayı yaparken, bu suyu kullandım. Size de fikir olsun. Kurutulmuş domatesleri kullanmadan önce biraz ılık suda bekletiriz ya, ben o suyu bile atmam. Domates çorbası veya başka bir yemek için domates aromalı yağlı suyum olur. Eee, ne de olsa artık pirinçten yayla çorbası, sütlaç yapan bir neslin evlatlarıyız. Normalde çok mu tutumluyumdur, yoo, ama mutfakta her malzemeyi sonuna kadar kullanmayı seviyorum. Annem simitlerden arta kalan susamları atmaz mesela, biriktirerek poğaçaların üstüne serper. Bu; hem simitle hem de poğaçayla “çifte kavrulmuş” susamlar da gayet lezzetli olur. Benim yanımdayken de biriktirmişti bu susamları, hala annemi beklerler.. Ben de bekliyorum anneciğim, özledim seni..

Karamelize Soğan ve Yerelması Kavurması

Benim gibi soğan sevenler için bulunmaz bir tarif.. Yemekleri çok güzel görünen, zevkle takip ettiğim Chef Deniz'in sitesinden (http://www.thedeniz.com/thedeniz/Anasayfa.html) buldum.

Tarifin orjinali için buraya bakabilirsiniz.

http://www.thedeniz.com/thedeniz/Tarifler/Pages/Meze,_Sebze_ve_Yumurtali.html#10

Ben, 2 kişilik yemek yaptığım için ölçüleri azalttım (bebek henüz muhallebi yiyor. Onun da yarısını mama önlüğü yiyor ya neyse..)

Malzemeler

1 kilo soğan
1 yemek kaşığı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı şeker
50 gr tereyağı
3 diş sarımsak
1’er tatlı kaşığı tuz, karabiber

Soğanlarımızı soyup yuvarlak yuvarlak dilimliyoruz. Tabanı kalın bir tencereyi ısıtarak zeytinyağı ve ince kıyılmış sarımsağı koyuyoruz. Zeytinyağı ısınınca soğanlar, şeker, tuz, karabiber koyarak iyice karıştırıyoruz. Ocağın altını kısarak, tencerenin de kapağını kapatarak soğanları 1 saat pişiriyoruz. Bu arada soğanlar suyunu salıyor. Arada bir karıştırarak suyun azalıp azalmadığını kontrol ediyoruz. Eğer su iyice azalmışsa 1/2 bardak su ilave edebiliriz ama bende azalmadı. 1 saatin sonunda, soğanların rengi karamel olunca tencerenin altını kapatıyoruz. Bu haliyle sıcak sıcak servis yapıyoruz.

Şef’in söylediği gibi, bu soğanlar börek içi olarak da çok güzel olur. Ne yazık ki ben ayıramadan yemeğe hücum ettik! Bir dahaki sefere börek içi olarak deneyeceğim. Ayrıca hamburger köftesi yanında da çok yakışacağını düşünüyorum. Veya kuşbaşı et ile. Biz yerelması ile yedik. Onu da şu ana kadar yaptıklarımdan farklı pişirdim. Hemen anlatayım:

Yerelması Kavurması

Normalde yerelmasının kabuklarını soyar, soğan öldürdüğüm yağda kıyma ile pişirirdim. Bu sefer eğri büğrü yerelmalarını soymak için bıçakla manevra yapmaktan gına gelince, hepsini olduğu gibi tencereye boşalttım, az bir su ile iyice haşladım. Tam tahmin ettiğim gibi, haşlanınca, aynı patates gibi efendi efendi soyuldu kabuklar. Bir tencerede hafif yağ ısıtım, kuşbaşı doğradığım yerelmalarını atarak soteledim. İşte oldu yerelması kavurması! Açıkçası ne tuz ne biber ne salça ne de vesaire.. Bu haliyle tadı o kadar güzel oldu ki. İlk defa bu kadar yoğun bir yerelması tadını aldım, daha önce yaptıklarımda öldürüyormuşum meğer zavallıları.. Bundan böyle bu şekilde yapacağım.

Portakal Pelteli Bisküvili Tatlı


Haftasonuna arkadaşlar kahvaltıya geleceklerdi. Kahvaltı sonrası kahvenin yanına nasıl bir tatlı yapsam diye düşünürken aklıma evdeki bir kavanoz reçel geldi.. Nasılsa bizim bunu bitirmemiz aylar alacağı için (hayır, iştahsız insanlar hiç değiliz, aslan gibiyiz maşaallah, sadece portakal reçeliyle aramız çok iyi değil. E o zaman niye yaptın diyecek olursanız tarif ilgimi çekmişti. Gayet de güzel oldu. Neyse bu parantez çok uzadı, kapatıyorum) ben de bu reçeli kullanarak bir şeyler hazırlayayım dedim. Aklımda olan ve not aldığım 1-2 tarifi birleştirerek bu tatlıyı yaptım, çok lezzetli oldu. İşte tarifi:

Muhallebi için

2 su bardağı portakal reçeli
1,5 su bardağı süt
3 tepeleme yemek kaşığı nişasta
¼ paket margarin
1 paket vanilya
½ su bardağı un
Süslemek için: Hindistan cevizi

Ayrıca

2 paket kremalı bisküvi

(tarifte reçel olduğu için şeker eklemedim. Ancak isteyen 2 su bardağı portakal suyu ve arzu ettiği kadar şeker koyarak da muhallebiyi yapabilir.)

Kremalı bisküvileri rondodan geçiriyoruz. Puding kalıplarımıza, ya da benim yaptığım gibi bodur su bardaklarına (daha iyi bir kalıbım yok çünkü. Almam lazım, evdekiler fakir doyuran gibi kocaman kocaman) bir tatlı kaşığı reçel döküyoruz. Üzerine, bisküvilerin yarısını “taksim” ediyoruz.

Diğer yandan bir tencerede (ya nerede olacaktı :)) unla margarini kavuruyoruz. Un çok sararmadan vanilya hariç diğer malzemeleri ilave ederek kaynatıyoruz. Karışım koyulaşınca vanilyayı ilave ederek 1-2 kez daha karıştırdıktan sonra tencerenin altını kapatıyoruz. Muallebi çok katılaşmadan yarısını kalıplara paylaştırıyoruz.

Kalan bisküvi karışımını kalıplara serptikten sonra, gene kalan muhallebiyi döküyoruz. Hindistan cevizi ile süsleyerek önce oda ısısında, sonra buzdolabında soğutuyoruz.

Teoride bisküvi-puding-bisküvi-puding olarak yapacaktım ama ilk kat pudingi fazla dökmüşüm, ikinci kat biraz orantısız oldu. Bir dahaki sefere daha çok dikkat edeceğim. Tadı değişmiyor neyse ki :) Bir de, belki kremalı bisküvilerden 3 paket kullanırım. Ya da gerçekten daha küçük kalıplar almam lazım :)

Limonlu Portakal Reçeli

Bizde reçel pek yapılmaz. Eşim sadece çilek reçeli seviyor. Ben de hiç yapmadım. Geçen gün, bir süredir aklımda olan bir tarifi deneyeyim, dedim. Gerçekten de çok hoş oldu. Bundan sonra yaparım sanırım.

Bu tariften, Paşabahçe’nin 750 ml’lik kavanozlarını dolduracak kadar reçel çıktı.

Yapımı 3 gün süren, ancak sonucuna değer bir reçel bu.. Damakta hoş bir limon aroması bırakan portakal reçeli..

Malzemeler


2 portakal
1 limon
700 gr şeker (orjinal tarif 1 kilo ile yapılıyor, ancak biz çok şekerli sevmiyoruz. 700 gr ile gayet güzel oldu. Bence siz, önce bu kadar şeker koyarak tadına bakın, isterseniz daha fazla ilave edebilirsiniz)

Evett başlıyoruz

1. Gün

Limon ve portakallrın kabuğunu soyun. Mink minik küpler halinde doğrayın.
Reçeli yapacağınız tencereye koyarak üzerine 7 su bardağı su koyun. Böylece bekletin (bugün kaynatma yok)

2. GÜN

Tencerenizi ocağa alarak kaynatmaya başlayın. Su, başlangıç seviyesinden 3 cm. kadar aşağı inmeli.

3. GÜN

Sabahleyin, 700 gr şekeri tencereye boşaltın. Bu haliyle akşama kadar beklesin. Akşam, şeker yumuşayana kadar kaynatın.


Ben tarifi yaparken, 2. günde baktım ki limon ve portakallarım suyun içinde, dağınık küpler halinde yüzüp duruyor. Görüntü pek hoş değil.. Zaten biraz iri küpler halinde doğramışım. Ben de blenderdan geçirdim hepsini. Ertesi gün de tarife göre şeker ekleyip bekletip kaynattım. Görüntüsü reçelden çok marmelata benzedi ama bence böylesi daha iyi oldu, portakal ve limonun tadı suya daha çok işledi.

Afiyet olsun..

Not

Bir süredir tarif ekleyemiyorum. Bunun sebebi bebişle ilgilenmem olduğu kadar yaptığım yemeklerin resimlerini güzel çekememem. Sanırım bir yemek fotoğrafı kursuna ihtiyacım var.. Benim gözüme gayet güzel görünen yemek, resmini çektiğimde karmakarışık bir görüntüye dönüşüyor.. Neyse.. Bu blogu oluşturma amacım hiç bir zaman çooookkk iddialı omak değil zaten.. Internette zibil gibi yemek blogları var. Hepsinde de gayet hoş sunumlu yemek resimleri.. Benim asıl amacım, yaptıklarımı kaydetmek. Eh bir de yemeğe benzer bir resim eşlik ederse iyi olur.. Tarif defterime yazdığım yemeklere resim koyamıyorum ne de olsa.. Burası benim sanal tarif defterim.. Bu arada yaptıklarım, 1-2 kişiye ilham verirse ne mutlu bana..

18 Şubat 2009 Çarşamba

Halis Muhlis Ev Yoğurdu


Eskiden ne güzeldi, çoğu şey evde yapılırdı.. Annemin bezlere sarıp sarmalayıp, evin en karanlık yeri olan odamıza getirdiği yoğurt tenceresini hep hatırlarım.. Bir de binbir tembihler "aman dokunmayın, kıpırdatmayın".. Sonra kıvamı daha koyu diye dışarı yoğurtları alınmaya başlandı.. Sonra pratik diye ayranlar bakkallardan sipariş verildi.. O kadar alışmışım ki hazıra, hamileyken canım ayran istedi ama evde yok diye içemedim. Annem "e kızım yoğurt var, yapsana" dediğinde dank etti kafama.. Ne kadar alışmışım o plastik şişelerden ayran içmeye..
Hamile olduğumu öğrendiğim günden beri evde yoğurt yapıyorum. Mayamı, o zamanki işyerimin bu konulara meraklı doktorundan almıştım. Annesinin köyünde mayalanan yoğurttan bir parça.. Sonra her yaptığım yoğurttan yeni maya ve gittikçe daha koyu kıvamlı yoğurtlarım.. Ne yazık ki ev taşıma telaşında maya ayıramadım. Düzenimi oturtunca yeniden başladım yoğurt yapmaya. Çaresizlikten, ilk olarak hazır yoğurttan bir kaşık alarak mayaladım. Pek umudum yoktu ama tuttu! Hem de önceden aldığım organik sütlerin aksine, süpermarket sütünü mayalamıştım. Demek ki bu sütler arasındaki tek fark, fiyatları.. Keşke doğal süt alabilsem.. Bir gün o da olur inşallah..
Yoğurt yapmaya merak saldığımda bir çok kaynağı araştırıp bilgileri derlemiştim. İşte halen kullandığım, bu zamana kadar bu yöntemle kaç defa yoğurt yaptığımı unuttuğum, nefis ev yapımı yoğurdu garanti eden tarifim:
2 lt süt
2 yemek kaşığı yoğurt (her 1 lt süt için 1 yemek kaşığı)
Kalın örtüler
Süt, tencereye dökülür. (Sütün tamamını dökecekseniz, kapağını açtıktan sonra bıçakla tepesinden 1-2 yerden delin. Böylece hava akımı oluşacak ve süt, tencereye dökülürken etrafa sıçramayacaktır. Yoksa benim ilk zamanlar yaptığım gibi bir elde süt bir elde peçete, ocağı temizlemekle uğraşırsınız :)
Sütü, tahta kaşıkla savura savura kaynatın. Kaynatma süreniz aşağı yukarı 30 dk olmalı. Bu sürede süt, ilk seviyesinden 2 parmak kadar aşağı inecek. (bkz resim) Kaynatmayla çıkan buhar, yoğurdunuzun katı olmasını sağlayacak.
Yoğurdu mayalayacağınız yere kalın bir örtü serin. Ben kalorifer üstünü tercih ediyorum. Kalın bez olarak da eski bir kazağımı kullanıyorum ki kollarıyla tenceremi sıkıca sarayım :) Hakikaten işe yarıyor, tenceremin geç soğumasını sağlıyor..
Süt kaynayınca tencereyi bu bez serili yere alın. Bez ile tencerenin etrafını iyice sarın. Mayalamadan önce tencereyi buraya almamızın sebebi, sıcak tencerenin, mayalanacağı yeri iyice ısıtması. Böylece tenceremiz daha geç soğuyacak.
Süt ılınıncaya kadar bekliyoruz. Mutfak termometreniz varsa, ısının 43 - 40 dereceye kadar inmesi gerekiyormuş. Ben termometre olarak parmağımı kullandığımdan, parmağımı süte değdirip 10'a kadar sayabiliyorsam yeterince ılınmış olduğunu anlıyorum. (Valla ben uydurmadım, bir yerde okumuştum bu yöntemi!)
2 yemek kaşığı yoğurdu bir kaba alıyoruz. Tencereden 3-4 kaşık süt alarak yoğurdu iyice eziyoruz. Amaç, süt ile yoğurdun önce bu kapta karışmasını ve yoğurtta topak kalmamasını sağlamak. Tenceredeki sütün kaymağını bozmamaya çalışarak (ben her defasında bozuyorum) bu karışımı tencerenin kenarından hafifçe döküyoruz. Sonra sütü alttan üste doğru 1-2 defa karıştırıyoruz.
Tencerenin üstüne bir kevgir örtüyoruz. Kesinlikle kapak vs kullanılmayacak ki hava akımı sağlansın. Kevgirin üstüne tekrar kalın örtülerimizden örtüyoruz. Tencerin üstü, kenarları iyice örtülecek.
Süt/Yoğurdu bu durumda en fazla 5 saat kadar bekletiyoruz. İdeali, ılık bir ortam için 4,5 saat. Sonra üstünü açıp, kevgiri de alarak yoğurdumuzu ağzı açık biçimde 2 saat dışarıda, 2 saat de buzdolabında bekletiyoruz. En güzeli, yemeden önce buzdolabında 24 saat bekletmek. Daha sonra afiyetle yiyebiliriz. Bir sonraki yoğurt için maya ayırmayı unutmayın!
Afiyet olsun..
Ekleme: Dün (2.3.2009) Habertürk Gazetesi'nin ekinde okudum. Sütü tencereye koymadan önce; tencereyi suyla çalkalar, ıslak halde ocağa koyar ve sütü bu haliyle tencereye boşaltırsanız tencerenin dibinin tutmasını engellemiş oluyormuşsunuz. Ben şimdiye kadar tencereyi hep ateşte biraz bekletirdim ki dibinde su varsa buharlaşsın. Bir de böyle deneyelim bakalım..

17 Şubat 2009 Salı

Beyaz Badem


Her ne kadar adı "beyaz" da olsa düpedüz kahverengi badem bu! Çok lezzetli, Türkiye'de var mı bilmiyorum ama yurtdışında satılan "smoked" tadı var (Avrupa görmüs adamım, böyle de belirtirim yani :)


Yapılışı çok basit..


1 porsiyon için

250 gr çiğ badem

1 yumurta akı

2 çay kaşığı tuz
Bademleri, 1 çay kaşığı tuz ile sıcak suda haşlayıp süzüyoruz. Kabuklarını ayıklıyoruz. Bu arada fırınımızı 200 dereceye ısıtıyoruz. Kabuklarını soyduğumuz bademleri, yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yayarak 5 dakikada bir karıştırmak suretiyle, hafifçe renkleri dönene kadar kavuruyoruz.
1 yumurta akını, 1 çay kaşığı tuz ile köpük köpük olana kadar çırpıyoruz. Fırından çıkarttığımız bademleri, bu karışım ile hızlı hızlı karıştırıyoruz. Her bademin bu karışıma bulandığından emin olduktan sonra, bademleri tekrar fırın tepsisine yayarak, gene her 5 dakikada bir karıştırarak, bademler hafifçe esmerleşene kadar kavuruyoruz.
Fırın kağıdı kullanmak önemli.. Diğer türlü bademler tepsiye yapışıyor, çevirmesi çok zor oluyor, hele ki yumurta akına buladıktan sonra..
Bademler taze ise çok lezzetli bir atıştırmalık oluyor bu, çıtır çıtır.. Fırından alıp biraz beklettiğinizde sertleşerek daha lezzetli oluyorlar, o yüzden servis vaktinizden 1-2 saat önce yapmanızı tavsiye ederim.
Afiyet olsun..

11 Şubat 2009 Çarşamba

Nihayet Puf Poğaça-Ablamın Tarifi


Oldu oldu!!


Kağıt gibi incecik nice denemelerden sonra nihayet ben de puf puf poğaça yapmayı başardım!


Artık işin sırrı, ısrarla "mayayı sütte erit" diyen ablamın tarifi mi, bir defaya mahsus kuralımı bozup margarin kullanmamdan mı, yoksa mayayı ılık fırında tutmam mı, bilemiyorum.
Benim gibi poğaça özürlüler için şeytanın bacağını kıracak tarif en ince ayrıntısına kadar aşağıdadır, buyurunuz..
16 poğaça için
1 sb süt
1 küp yaş maya
2 çk (çay kaşığı) tuz
1 tk toz şeker
4 sb un
1 paket oda sıcaklığında margarin
2 yumurta (1 sarı üstüne, 1 beyaz + 1 tam içine)
İçine: istediğiniz iç malzeme
Fırını 100 derecede ısıtın. Sütü, ılık olacak kadar ısıtın. Büyük bir bardağa sütü dökerek, şeker ve maya koyun, maya eriyene kadar iyice karıştırın. Fırını kapatarak bardağı bir tepsi içinde fırına koyun. Maya, neredeyse bardaktan taşacak gibi olduğunda bardağı alın.
Yoğurma kabına unu eleyin. Bu arada fırını tekrar 100 dereceye ısıtın. Yumurta akı, 1 yumurta, margarin koyarak yoğurun. Mayayı ekleyerek iyice yoğurun. Karışım, biraz cıvık bir hamur olacak. Ben şu ana kadar hep ele yapışmayan bir hamur elde edene kadar un ekliyordum. Sonra da, piştiğinde karşındakine atsan kafasını yaracak sertlikte poğaçalarım oluyordu :) Bu yüzden bu sefer kendimi engelledim ve unun ölçüsüne sadık kaldım :)
Hamur, ılık fırında bekletilir. Böylece kabarması sağlanır. Fırına koymadan önce hamurun üzerine bıçakla artı çizerseniz daha çok kabarıyor sanki. Bir de üzerine ılık suyla ıslattığınız bir mutfak bezi örtün. derler. Bunun neden olduğunu bilmiyorum ama yaptım.
Hamur kabarınca (yaklaşık kırk beş dakika sonra) alıp elinizde poğaça şekli verin. İçine istediğiniz malzeme koyun, ben sade yaptım, daha sonra bol peynirle yemesi daha zevkli oluyor :) Yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizip üzerine yumurta sarısı sürün.
Fırını 200 dereceye ısıtın. Poğaçalar bu arada biraz daha beklesin. Fırın ısınınca, yaklaşık 40 dakika pişirin.
Afiyet olsun!

5 Şubat 2009 Perşembe

Kebaba Gel!!


İşte bir kebap sofrası!


Menü:


Urfa kebap

Gavurdağı salatası

Antalya piyazı

Muhammara-msı (ceviz koymadığım için bence tam bir muhammara olmadı. Ama gavurdağı'nda da ceviz var diye koymak istemedim)


Urfa Kebap
(Yaklaşık 8 şiş için)
600 gr antrikottan çekilmiş kıyma
1 soğan
1 çk tuz
1/4 çk karabiber
1/4 çk kırmızıbiber
Kuru maydanoz
Kıymayı, baharatlarla birlikte 10 dakika yoğuruyoruz. 10 dakika deyip geçmeyin, dondurma yerken belki 10 saniye gibi ama kıyma yoğururken yarım saat gibi geliyor :)
Soğanı doğrayıp biraz tuzla ovalıyoruz.
Soğan ve kıymayı ayrı kaplarda buzdolabında 1 gece bekletiyoruz. (yaaa, kolay mı öyle hemen kebap yemek.. Bundan böyle kebapçılarda siparişimiz geciktiğinde kızmayacağız, beterin beteri var işte :))
Ertesi gün olduğunda soğanı, tel bir süzgeç marifetiyle iyice sıkıp suyunu çıkartıyoruz. Bu suyu kıymaya karıştırıyoruz. Kuru maydanozu da ekleyip haydiiii bir 10 dk daha yoğuruyoruz. Şişlere geçirip biçim verdikten sonra, eğer evde ocakbaşı gibi bir altyapınız yoksa, o şişlerden çıkartıp (şekillerini bozmadan) tavada arkalı önlü pişiriyoruz.
Yakınlarda bir fırın ve daha da güzeli o fırında bir lavaş varsa, lavaşı da kebapların üstüne kapatıp ısıtıyor ve kebaplar piştiğinde anında yiyoruz!!
Gavurdağı Salatası'nın da tarifini yazayım, tam olsun
3 domates
1 soğan
1 tatlı kaşığı kuru maydanoz
1 tatlı kaşığı isot
1/2 çay bardağı nar ekşisi (olmazsa olmaz)
1/2 çay bardağı zeytinyağı
1/2 tatlı kaşığı tuz
1 çay bardağı ceviz
Cevizden süslemek için 3-4 tane ayrılarak kalanlar, ağıza gelecek şekilde elde ufalanır (ben salatayı yerken ceviz tadını almayı seviyorum. Siz, yok bence salataya karışsın derseniz tabii, incecik çekebilirsiniz)
Domateslerin kabuğu soyulur (en sevmediğim iş) Minicik minicik doğranır. Soğan da minicik minicik doğranır. Zaten bence bu salatanın özelliği, -ceviz hariç :)- domates ve soğanın minicik küpler halinde doğranması. Soğan ve domates bir kaba konur. Diğer malzemeler de ilave edilerek iyice karıştırılır. En son ceviz eklenir. Salata tabağına alınır.
Ayrılan cevizlerle süslenerek servis yapılır.
Hazır bebiş ağlamıyorken Antalyamın Piyazını da yazayım
Bu tarif 2 kişiliktir, haberiniz ola
2 sb haşlanmış kuru fasulye
4 diş ezilmiş sarımsak
4 tatlı kaşığı tahin
1 çay kaşığı kimyon (aman, silme olacak, fazlası tadını bozar)
1 limonun suyu
1 yemek kaşığı sirke
1 kahve fincanı zeytinyağı
2 çay kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı kuru maydanoz
Süslemek için
1 haşlanmış yumurta (katı olacak)
1 tatlı kaşı kuru maydanoz
Fasulyelerden 2-3 yemek kaşığı, bir kaba konur. İyice ezilir. Tahin, ezilmiş sarımsak, kimyon, limon suyu, sirke, zeytinyağı, tuz, kuru maydanoz ile karıştırılır. Kalan fasulyeler ilave edilir. Biraz karıştırıldıktan sonra (aman fasulyeler tane tane kalsın) servis tabağına aktarılır. Haşlanmış yumurta, piyazın üztüne konur. Kuru maydanoz serpilir. Afiyetle yenilir. Antalya özlenir. Anne, baba, abla özlenir. Of çekilir. Biraz daha piyaz yenir.

4 Şubat 2009 Çarşamba

Mmmm... Pide & Tereyağı


Kim istemez ki acıktığında, dumanları tüten bir pideye tereyağı sürüp yemeği?


Muhteşem ikili! Hele de pidenin arasından hafiften bir sarımsak kokusu gelirse..


İşte sarımsaklı tereyağı:


Kabınızın alacağı ölçüde tereyağı

Sarımsak (ben 50 gr için 2 diş hesaplıyorum)
Tereyağını eritin. Dövülmüş sarımsakla karıştırın. Servis kabınıza dökün. Önce oda sıcaklığında, sonra buzdolabında soğutun.
İsterseniz tereyağına kırmızı biber, hatta kekik, biberiye de karıştırıp ayrı kaplarda rengarenk sunumlar yapabilirsiniz.
Hımm, bu benim de aklımda olsun..

3 Şubat 2009 Salı

Fıstığın En Güzel Hali :))


Dışarıdan fıstık ezmesi almaya son!!


İşte halis muhlis ev yapımı fıstık ezmesi..


250 gr tuzsuz fıstık

1 çay kaşığının UCUYLA tuz

2 yemek kaşığı zeytinyağı


Fıstıkların kabuklarını soyuyoruz. 200 dereceye ısıttığımız fırında HAFİFÇE kahverengileşinceye kadar (yaklaşık 15 dakika) kavuruyoruz. Kavurma esnansında fırının kapağını açıp fıstıkları arada bir çevirmeyi unutmayın..
Kavrulan fıstıkların, varsa kalan kabuklarını ayırıyoruz. (bkz resmin sağ tarafı)
Robota alıp zeytinyağı ve tuz ekliyoruz. Karıştırmaya başlıyoruz. Karıştırırken robotu arada bir durudurup fıstıkları karıştırmayı unutmayın, yoksa kenarlara yapışıp gitmem de gitmem diye tutturuyorlar :)
Azimle yaklaşık 5 dakika çevirdiğimiz fıstıklar nihayet margarin kıvamına geliyor. Bir kaseye alıyoruz. (bkz resmin sol tarafı)
Afiyet şeker olsun!
Biz çok tatlı sevmediğimiz için şeker eklemiyoruz. İsterseniz siz robotta bir süre çevirdikten sonra pudra şekeri ekleyip karıştırmaya devam edebilirsiniz. Veya karışım tamamlandıktan sonra bal veya eritilmiş çikolata (mmmm, nefis olur) ile karıştırabilirsiniz.
"Serin yerde muhafaza etmeyi" ve yemeden önce biraz karıştırmayı ihmal etmeyin!

2 Şubat 2009 Pazartesi

Bademli Kurabiye


Madem blogumun adı Çay ve Kurabiye, o halde ilk olarak bir kurabiye tarfifi yazayım dedim.
Karşınızda, yoğurulma hayatına Kavala kurabiyesi olarak başlayan ancak hamurunu toparlayamam yüzünden yuvarlak, bademli kurabiye olarak hayatına devam eden kurabiyelerim :)
Çok leziz, kıtır kıtır..
30 kurabiye için
(tamam tamam 31 tane çıktı ama pişerken ben bir tanesini "deneme amaçlı" -tamamen masum bir sebepten- yedim..)
1 su bardağı badem
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
2 su bardağı un
2 yumurta
200 gr tereyağı (oda sıcaklığında)
1 su bardağı pudra şekeri
1 paket vanilya
Bademler sıcak suda bekletilir. Kabukları soyulduktan sonra doğranır. (Robotta çekebilirsiniz. Ben dişe gelmesi için daha iri olmalarını istedim. Bu yüzden psikopat gibi hepsini tek tek elde doğradım :)
Un ve bademler bir tavada hafifçe kavrulur. Soğuduktan sonra yoğurma kabına alınır. Tereyağı, 2 yumurta, kabartma tozu ve vanilya ile iyice yoğurulur. Hamuru toparlamak gerçekten zor oluyor, ha gayret! İyice yoğuruyoruz..
Fırın, 200 dereceye ısıtılır. Kurabiyelere yuvarlak şekil verilerek yağlı kağıt serili tepsiye dizilir ve fırına verilir. Fırın ısısı 150 dereceye düşürülerek kurabiyeler 15-20 dakika (fazla pembeleşmeden) pişirilir.
Sıcak sıcak, ılık ılık, soğuk soğuk, artık bekleme kapasitenize göre yenir :))
Fazla şeker tadı sevmediğimiz için bu kurabiyeler bizim çok hoşumuza gitti. Eğer daha şekerli seviyorsanız hamura biraz daha şeker ilave edebilir veya kurabiyeler piştikten sonra pudra şekerine batırabilirsiniz.